ÖNEMLİ NOT: BU HİKAYEDEKİ KİŞİLER, KURUMLAR VE OLAYLAR TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜ OLUP; GERÇEK KİŞİ VE KURUMLARLA  ALAKASI YOKTUR.





2009 yılı, Woodland Hills yakınlarında Runyon Kanyonu Milli Parkı civarında ağaçlık alana yakın park etmiş bir karavan... Melekler kadar güzel yerel polis devriyesi  Anharat, gözlerini açtı... çenesinde şiddetli bir ağrı vardı. Ayakları bileklerinden koli bandı ile bağlanmıştı... kolları da yattığı yatağın üzerinde özel olarak hazırlanmış halkalara kelepçelenmişti... boynu da külotlu çorap gibi bir şeyle yatağa bağlanmıştı. Hareket edemiyordu...  Büyük karavanın içi loş bir ışıkla aydınlatılmıştı. Zorlukla konuşarak "bu yaptığınız ABD eyalet yasalarına göre büyük bir suç! bir polis memurunu rehin alıyorsunuz... kimsiniz? ne istiyorsunuz benden?" diye bağırdı... Birden karavanın kapısı açıldı ve Karavan sallandı... Ne olduğunu anlamaya çalışırken; birden üzerine; yüzüne ve göğsüne doğru inen o kocaman karartıyı gördü.... Anharat:   "Aman Tanrım! İsa yardım et!  nesin sen! iblis misin? AHHHHHHHHHHH! AAAAAAAAAHHHHHHH" diye bir çığlık attı... zaten incecik bir deri  bir kemik olan vücudu, sırt üstü  yatırıldığı su yatağıyla o kocaman, devasa, kütlenin altında sıkışmıştı... 


.


2008 yılı, Los Angeles... 6 ay içinde Melekler Şehri’nde on tane melek gibi, zayıf güzel kadın’ın cesedi bulunmuştu. Hepsi birbirinden  güzel manken gibi kadınlardı. İki tanesi lise öğrencisiydi. 3 tane hemşire, 2 ev hanımı ve bir rahibe… Rahibe günah çıkarma kabininde öldürülmüştü.

Şehirde son kurban yine çok güzel anoreksia denilecek kadar zayıf bir deri bir kemik bir kadın polisti. Sonya'nın, devriye yaptığı mahalde, tenha bir binada cesedi bulunmuştu. Silahı ve kelepçeleri alınmıştı. Cinayetlerde herhangi bir ateşli silah, bıçak, ip vs. kullanılmamıştı. Otopsi yapan doktor hayret etmişti. “Bu kadın memur da diğer kadınlar gibi öldürülmüş... Sanki bir şey onları ezmiş altında pres yapmış… “ demişti. Önce cinayetleri araştırmada yavaş davranan Los Angeles Polisi; kurban bir kadın polis olunca harekete geçmişti. FBI da işin içine karışmış; genç, güzel ve  toy bir ajanlarını yardıma göndermişlerdi. 



FBI Ajanı, 30 Yaşında, bekar, 58 kg ağırlığında 175 boyunda mankenlere taş çıkartacak güzellikle bir kadındır. Kilosunda şampiyonlukları olan 3. Dan sahibi bir karatecidir. Çocukluğunda başladığı Judo’da başarılı olamayınca Karate’ye geçmiş ve başarılı olmuştur. Önce yerel polis olarak göreve başlamış daha sonra FBI sınavlarını birincilikle kazanmış ve özel ajan olmuştu. Daha bir yıllık tecrübesiz bir ajandı. Diğer kurbanları ve kadın polisin cesedini inceleyince gördüğü manzara karşısında irkilmişti. Kadın polisin göğüs kafesi tamamen çökmüş. Kaburgaları çubuk kraker gibi kırılmıştı. Karnı da aynı şekilde tamamen içeri çökmüştü, adeta bir press makinesiyle preslenmişti. Diğer kurbanlar da aynı durumdaydılar. Hepsinin ortak tarafı son derece zayıf ve güzel olmalarıydı. Doktor önce bir sürü tıbbi terim sıraladıktan sonra; “Ezilerek öldürülmüşler... sanki bir su aygırı üzerlerine oturmuş... belki de fil.... hayvanat bahçesinden bir su aygırı yada fil kaçmış mı? kontrol etmek lazım” diye kahkaha atmıştı... 

Doktor’un bu sözü onu hem sinirlendirmiş hem de çocukluk anılarına götürdü. Sıska olmasına rağmen dayanıklı fiziğine güvenip Okulun Judo takımına girmişti. Kendisi Lise’de sınıfın en zayıf kızıydı ama yine de kalıbına göre güçlü çetin-ceviz bir yapısı vardı ve takımın en iri kemikli, en kilolu ve en uzun kızıyla öz güvenli bir şekilde kapışmıştı. 



Tabii bir anda kendini onun kocaman poposunun altında buluvermişti. Nerdeyse ölüyordu. 150 kiloluk 2 metre civarında boyu olan Dorothy Elizabeth MONTGOMERY onu ipon-seonage  hareketiyle yere çarpmış ve bununla da yetinmeyip karnına oturmuştu ve keyifli bir şekilde Natalia’nın üstünde iki ayağını yanlara uzatarak hoplamıştı. Güçlü baklavalı karın kaslarıyla onun koca poposunu bir iki kere havalandırsa da, sonunda pes etmiş "aaaAAAAAHHHH! diye haykırmıştı. 



Doroty'nin, kemik torbası Natalia’nın üstünden kalkmaya hiç niyeti yoktu. Koca poposuyla karnında zıpladığı Natalia’nın yüzüne bakıp; “OOOOHHHOHHOOHHH! OHHH! zevk al güzelim, ben alıyorum” diyordu. Çelimsiz  vücudu ezilen Natalia ise "AHHHHH!" Diyordu. 



Şişko şeytan, sıska Natalia’yı ezmekten büyük zevk alıyordu. Doroty zayıf arkadaşının karnından kalkıp göğsüne oturdu... Neyse ki Judo Eğitmeni: “kaldır koca poponu kızın üstünden! fil gibi çökmüşsün üstüne! Öldüreceksin kızı!... o poponla bir gün birini öldüreceksin korkarım, bunu herkese yapıyorsun! bu gidişle kovacağım seni takımdan” demese Natalia'yı o an aldığı zevkle öldürene kadar ezebilirdi. 

Doroty Natalia'nın üstünden kalkıp: "kusura bakma sıska melek! bazen kendimi kontrol edemiyorum; iyisin değil mi?" dedi

Natalia: "AAAAHHHH! çektiğim acıyı ağrıyı saymazsak... başıma gelen en güzel şeydi tontonum... gerçekten çok ama  çok büyük ve çok güzel bir popon var. Onun altında kaldığım için çok şanslıyım. Benim popom yumruk kadar anca... öldürmemek şartıyla üstüme istediğin zaman oturabilirsin. Ölmek istemiyorum çünkü bu zevki bir daha yaşayamam" diyerek güldü tabii Doroty de "OOOOHHH YEA" diyerek sevinç çığlığı attı. 

Natalia ile Dorothy bundan iyi dost olmuşlardı. Dorothy Evde Natalia’yı nerde yakalarsa yere yatırıp üstüne oturuyordu. Bazen Kanepe’de bazen yerde... Natalia’yı arkadaştan ziyade minder olarak kullanıyordu. Bazen Natalia'nın sırtına biniyor, kızın incecik beline eşeğe biner gibi oturup Natalia'ya koca gövdesini taşıtıyordu. Natalia da zayıf ama güçlü bir kızdı. Şişko koca-götlü arkadaşını sırtında taşıyabildiği kadar taşıyordu ve ayrıca zayıf bir melek olarak  o şişko  şeytanın devasa poposunun altında ezilmekten mutluydu.  Ne zaman evde ikisi bir araya gelse “OOOOH” ve “AAAAHH” sesleri dışardan duyuluyordu. Tabii OH! diyen şişko Doroty idi. AH! diyen de zayıf Natalia... Kızını sürekli o 150 kiloluk kızın altında gören Natalia’nın annesi “sen bir gün bu kızın koca götünün altında öleceksin! Karışmam” diyordu. Natalia “AAAAHHH! keşke onun altında ölsem. Ama yok ölmeyim... ölürsem bir daha üstüme oturmaz” diye cevap veriyordu. 

Lise’den sonra Natalia ve ailesi babasının işi dolayısıyla Florida' ya taşınmışlardı... orada Natalia karate kurslarına giderek siyah kuşak 3 dan sahibi bir karateci olmuştu. Önce sınavları kazanarak yerel polis olmuştu. Daha sonra FBI sınavlarına girerek FBI ajanı olmuştu. Bu arada Doroty ile hiç görüşmemişlerdi. Natalia "acaba o mu?" diye düşündü ama sonra güldü. Ama yine eski arkadaşını şüphelilerden ayırmak için onu bulmaya karar verdi. Önce Ailesini buldu. 

Dorothy’nin annesi ona “Lise’den sonra Tıp Fakültesine girdi.  Uzmanlığını dermatoloji alanında yaptı. Plastik cerrahi konusunda uzman olan bir Japon kadın doktor’un yanında asistan olarak işe girdi. Patronu tanınmış bir doktordu. Bir gün muayenehanesinde ölü bulundu. Ezilerek öldürülmüştü; zaten çıtı pıtı ufacık bir şeydi. Kızımı, o küçük, sıska Japon kadını üstüne oturup öldürmekle suçladılar. Kızım mahkemede ***“Bana siyah kuşak karateci olduğunu” söyledi ve “o kadar sert bir fiziğim var ki; üstüme otur! hopla! seni hissetmem” dedi, Ben de ısrar edince üstüne oturdum; maalesef altımda ölmüş, popomun altında kaybolmuştu adeta... öldüğünü fark etmedim bile, beni altımda ezilmeyeceğine, ağırlığıma dayanacağına ikna eden oydu... çok üzgünüm*** dedi.

Ama yine de kızıma kazara ölüme sebebiyet vermekten 10 yıl hapis cezası verdiler. Ancak, iyi halden ve avukatının muazzam çabası sonucu 5 yıl hapis yattı. Onu hatırlıyorsun zaten dev gibiydi. Hapishane’de daha da kilo aldı. 300 Kiloya kadar çıktı. Zayıflayamayınca kilosunu değerlendirip kas yaptı, ağırlık güç sporlarıyla uğraştı. Sumo Güreşçisi oldu. Hiç maçlarını izlemedin mi? 2 yıl önce Japonya'da kadınlarda 1. oldu. Reklamlarda filan da oynadı. Çok iyi paralar kazandı. Kazandığı para ile kendine villa ve de lüx bir karavan aldı. Yakında tekrar maç için Japonyaya gidecek. Bizimle pek sık görüşmüyor.” dedi.

Arkadaşının bir kadın doktoru tıpkı kurbanlar! gibi öldürdüğünü öğrenince şüpheleri iyice yoğunlaştı Natalia’nın... Arkadaşını villasında ziyaret etmeye karar verdi. Villayı buldu. Tabii cinayetlerin nasıl işlendiğini tam olarak çözemediği ve arkadaşının da suçlu olup olmadığından emin olmadığı için; yardıma geldiği yerel polise  bu durumu anlatmamıştı. Onlara ne diyecekti ki: "Lisede şüşğo mu şüşğo zebellah gibi bir arkadaşım vardı, benim de üstüme oturuyordu...  kesin onları o öldürmüştür" dese; "hay seni FBI Ajanı yapanı..." diye söverlerdi kendisine :) 

Natalia Elizabeth'in zayıf güzel kızları ezme fantezisini bildiği için onu tahrik edecek şekilde giyindi, saçlarını da dalgalı yaptırdı. Güzel, seksi, yani tam üstüne oturmalık  bir görünüm aldı. Üzerine seksi bir fantezi-polis kıyafeti giymişti... Camları film kaplı arabasıyla Doroty'nin malikanesi'nin yanına kadar kimseye görünmeden gitti. Evin yakınında bir yerde park etti. Bir kazaya neden olmamak, olası bir durumda arkadaşını vurmak zorunda kalmamak için silahını arabasında bırakmıştı. Yalnızca fantezi polis kıyafetinin yanında dekor olarak verilen jop vardı belinde silah olarak...



Villa’nın bahçesinde kocaman bir karavan eğliydi. Doroty bahçedeki basketboll sahasında potaya basket atıyordu. Üzerinde poposunu açıkta bırakan tayt vardı. Natali FBI’da özel harekat eğitimi aldığı için villa’nın duvarından tırmanıp Doroty’e farkettirmeden bahçeye girdi ve yaklaşıp kocaman ve çıplak poposuna şaplağı yapıştırdı ve:  “sürpriiiz! beni tanıdın mı? Lise arkadaşını?” diye bağırdı...

Poposuna yediği şaplakla canı acıyan ve şaşıran Doroty arkasına döndü ve:

“Natalia! seni çelimsiz, kemik torbası! OOOHHHH! Seni gördüğüme sevindim; içeri nasıl girdin? ama popom çok acıdı söyleyim bak, bunun acısını nasıl çıkaracağımı biliyorsun değil mi?” dedi. 

Natalia “duvardan tırmandım, tellere elektrik vermeliydin” dedi.

Doroty ise “tellerde elektrik var normalde de, elektrik panosu arızalandı, bakım yapan şirkete haber verdim: bekliyorum tamir etmesi için” dedi.

Bahçesindeki karavanın önündeki çardakta oturup havadan sudan sohbet etmeye başladılar. Lise’deki günlerinden filan bahsettiler. Doroty: “canım karavandan kendine içecek bir şeyler al; ben terliyim kıyafetimi değiştirip geliyorum” dedi ve villasına girdi. Natalia Doroty’e FBI’da çalıştığını söylememişti. Karavan’a gidip ortalığı kolaçan etmeye başladı. Meşrubat dolabının arkasındaki gizli bölmeyi FBI’da edindiği tecrübe ile hemen farketti. Açtığında ise şüpheleri haklı çıktı. Dolapta bir tane polislerin kullandığı boş beylik tabanca ve mermileri, Liseli öğrencilerin kullandığı rozetler, incil ve hemşirelere ait olabilecek bazı eşyalar vardı. Doroty tüm seri katiller gibi kendisine öldürdüğü kurbanlarından hatıra alıyordu. Tüm bu ipuçlarını alıp masaya koydu oturdu ve Doroty’i beklemeye başladı.

Doroty duşunu alıp geldi ve villasının önünde durup arkasını dönerek Natalia’ya:

“Nasılım, bu kocaman popo sana neyi hatırlatıyor?” dedi.








Natalia “AAAAAH! AH! AHAAH!  AHAHHH! Lise de üstüme oturduğun zamanları ve sanırım öldürdüğün zavallı kurbanlarını. Örneğin Polis Memuresi Sonya'yı! onu ezerken çok zevk aldın mı? üstüne otururken... ohur ohur ohurdadın mı? zavallının kaburgaları çökerken, bağırsakları karnının yanlarından dışarı çıkarken çok zevk aldın mı? O zavallı meleği altında ezerken; hissettin mi onun incecik vücudunu koca poponun altında, ahlamalarını duyup zevke geldin mi? haa... o ah! dedikçe sen OOOHOHOHOHHH dedin mi?” dedi ve masadaki delilleri gösterdi iri kıyım tombul arkadaşına… 

Doroty kısa bir şaşkınlık geçirdi; ama arkadaşının incecik vücudunun üstündeki seksi polis kıyafeti  zaten onu oldukça tahrik etmişti... istediği şeyi yapabilme şansını Nataila ona kendi ağzıyla sunduğunun farkında değildi. Belki de farkındaydı... Doroty ketum bir şekilde FBI Ajanını dinlemeye devam etti. 



Hatta hiçbir şey olmamış gibi eğildi yerdeki basket topunu aldı ve potaya 3 sayılık basket attı ve sırıtarak güzel FBI Ajanını dinlemeye devam etti. 

Natalia devam etti:

“AH! seni koca kıçlı yağ tulumu!, AH! koca-götlü şeytan! ben kendi isteğimle hep senin altına yattım. Beni ezmene müsaade ettim. Bundan zevk aldım. Beni bulsaydın bol bol kendimi sana ezdirirdim. Üstüme istediğin kadar yatar ve otururdun. Beni öldürmeni bile problem yapmazdım. Çünkü seni, o koca götünü, o devasa göbeğini o kadar seviyorum ki... Ben de dahil kendisini sana zevkine ezdirecek yığınla kadın ve erkek var...  İnsanları öldürmene gerek yoktu.... Adalete hesap vereceksin? Ben FBI ajanıyım. Seni yakalamak için görevlendirildim. Zorluk çıkarmadan teslim ol. Söyleyeceğin her şey aleyhinde delil olarak kullanılabilir... Hesap vereceksin!”

DOROTY: “Demek hesap vereceğim öyle mi? Doğrusu hiç güleceğim yoktu. Hesabı kim ödetecek. Yoksa sen mi kemik torbası? lisede altımda inlediğin, ahladığın zamanları unutmuşsun! Evet Sonya... O devriye atarken boş bir binadan ona yardım çığlığı attım... o tek başına yardımıma koştu... ben de onu arkadan kucakladığım gibi altıma aldım... eşek pozisyonuna getirdim onu... önce sırtına bindim... beni taşıyamadı tabii... sonra  sırtını yere getirip, çöp gibi kollarını iki yana açtım...   boylu boyunca üzerine abandım...  onu bir güzel göbeğimin altında ezdim ezdim ezdim... Onun erkeği oldum. Altımda ezerken dudaklarına yapışıp öptüm.... Eminim acıyla birlikte tıpkı senin gibi zevk almıştır... ahlamalarını bir duysaydın.. 




 OOOOHHHH! sonra üstüne  oturup önce karnını çökerttim. Sonra göğsüne oturup tüm kaburgalarını kırdım.... o altımda AAAAAAAAAH! derken ben aldığım zevkle OOOOOOHH! dedim. Kadın-Polis ezmek de çok zevkliymiş; tabii zayıf güzel olanlarını. Yerel polis teşkilatımız da sağ-olsun hep zayıf, manken gibi güzel kadınları polis olarak işe alıyor.  Öldürdüğüm ilk polis oydu... 2.'si de sen olacaksın... ve senden sonra da devam edecek... hıh sıska kemik torbası! ödetecekmiş?... silahın bile yok. Kıçımı öpersin sen ancak, öpeceksin de zaten”.

Natalia: “tabi ki ben ödeteceğim seni koca kıçlı yaratık. O koca göbeğine ve koca götüne çok güvenmemelisin bence, çünkü birazdan seni adalete teslim edeceğim. Hem de fena şekilde hırpalayarak! Nasıl kıydın o insanlara, oturup ezme zevkin, öldürmeye mi dönüştü?”. Bir şey daha soracağım... o kadın doktoru da bilerek ezdin değil mi? Annen bana kaza olduğunu söylemişti... Onu da zevke gelerek ezdin ve öldürdün değil mi alçak yağ tulumu... "

Doroty, Natalia' nın sözlerine aldırış etmeden kendinden emin şekilde konuşmaya başladı: 

- Liseden sonra Tıp'ı kazanmıştım. Fakültenin Judo takımındaydım aynı zamanda. 3 dan sahibi judocuyum. Tıp Fakültesini yeni bitirmiştim. Mezun olunca 2 metre boyunda ve  190 kg idim. O sıska japon kadın doktorun yanında pratisyen hekim olarak çalışmaya başladım. Aynı zamanda Muayenehanesine de ortak olmuştum. Kendisi beni gördüğünde hep AAAHH! çeker arada popoma şaplak vururdu. Bir keresinde popomdan öptü. Tüm bunlar benim "zayıf kadınları üstüne oturup ezme" konusunda yeniden tahrik olmama neden oldu ama yine de kendime hakim oluyordum. Fakülte boyunca bu zevkimi nerdeyse unutmuştum. Kadın aynı zamanda siyah kuşak karateciydi. Göbeğinde tuğla  kırdırırken çekilmiş fotoları vardı. Bir gün muayenehaneye 100 kg civarında güzel bir kadınla geldi. Kadına bikini giydirdi. Yere yoga minderi sererek sırt üstü uzandı ve önce o kadından karnına oturmasını istedi. 100 kiloluk kız, bizim zayıf japon doktorun karnına oturdu ve yarım saat hopladı... Bizim kadın doktor onun altındayken "gördün mü bak! biz karateciler ne kadar güçlüyüz...bu tombul ve güzel kadının ağırlığını hissetmedim bile" dedi. Ben "ben 190 kiloyum size fazlayım, benim ağırlığıma dayanamazsınız" deyince o kadından kalkmasını istedi ve  benden karnına oturmamı istedi. Ben de kümese müdür yapılmış tilki gibi hissettim kendimi... önce 'dayanamazsın, ölürsün' filan dedim ama ısrar edince üstüne oturup bacaklarımı iki yana açtım ve üzerinde hoplamaya başladım. 



Altımda başta zevk aldı, "AAAAHHH! sanki cennetteyim" dedi ama 15 dakika geçince morarmaya başladı ve kalkmam  için  popomun loblarına şaplak vurarak işaret verdi, ama ben oralı olmadım. Çünkü onu ezmekten zevk almaya başlamıştım... OOOHH! OOHHHH! diyerek hoplamaya başladım.  Ciğerleri patlayana kadar ezdim. Kadın ölürken, bir ahırdadı bir ahırdadı  ki sorma... ağzından kan fışkırdı ve öldü... diğer kız: "benim sabıkam var, benden polise bahsetme" diyerek kaçtı. Şansına  o gün binaya giriş çıkışları gösteren kameralar da çalışmıyordu. O kendisini kurtardı ama ben Muayenehanenin doktorlarından biriydim ve orada bulunduğum herkesçe biliniyordu. Zaten kadının ölüm şekli de beni ele veriyordu. Ben o zamanlar böyle profesyonel bir seri katil değildim. Polise teslim olup, olayın kaza olduğunu söyledim. Hapishanede geçirdiğim 5 yılda kilo almaya müsaid devasa vücudum 300 kiloya çıktı. Önce zayıflamak istedim ama baktım olmuyor ben de bari kilomu taşıyacak kas yapısına sahip olayım diye Sumo Antremanı yaptım devamlı. Bacaklarım beni taşıyabilsin diye ağırlık çalıştım. Dünyanın en güçlü insanlarından biri haline geldim. Vücudum 300 kg ama bıngıl bıngıl yağ değilim. Sumo güreşçisiyim. 



Bak güzelim! Sumo Güreşçileri bıngıl bıngıl yağ değildirler. O yağlı vücutları aslında bir vücutçudan çok daha yoğun güçlü bir kas yapısı içerir. Öyle olmasalar zaten o kiloyla bırak güreşmek hareket dahi edemezler, nefes dahi alamazlar... yani benim de  Kilomu taşıyacak sağlam bir kas ve kemik yapım var. Birazdan sen de o polis arkadaşın gibi gücümü ve ağırlığımı kaburgalarında, karnında hissedeceksin... güzel bir şekilde öleceksin... popomun altında... Melek Natalia... dedi. 

Natalia "FBI'da Karate, Taekwondo, Aikido ve Hapkido eğitimi aldım. Senin gibi yağ tulumunu çok rahat yenerim. Yağlarına fazla güvenmemeni söylemiştim doktor hanım... o koca kıçını çok fena tekmeleyeceğim... Hayat kurtarması gerekirken hayat alan kocagötlü doktor seni" dedi. 

Dev kadın olanlardan çok keyif alıyordu. Uzun bir kahkahanın ardından: “Çocukluğumda zayıf kız arkadaşlarımın üstüne oturmaktan zevk alırdım. Senin üstüne oturduğum gibi... şimdi öldürmekten zevk alıyorum...  Normalde seni bu hakaretlerine karşılık bir çırpıda ezmem gerekirdi Natalia! ama enayi cesaretin beni eğlendirdi doğrusu. Sana beni hırpalaman için fırsat vericem çelimsiz savaşçı melek… göster hünerlerini! Keşke silahınla gelseydin… bana karşı belki şanşın olurdu!? ”

Natalia: “Silah’a ihtiyacım olmayacak, aracımda bıraktım zaten” dedi ve ok gibi fırladı ve Doroty’i aikido tekniğiyle yere yatırıp devirip kelepçe takmak istedi. Dev şişko arkadaşını bir milim bile yerinden oynatamadı. O zorlandıkça Doroty tıpkı kendi gibi kocaman kahkahalarla "OHOHOHOHOHHH" diyerek güldü:

“ OOOHOHOHOHO OOOOOOHHH Sanırım sana biraz fazla geldim dedektif Natalia, aikido işe yaramadı istersen başka dövüş teknikleri dene biliyorsan!.” Dedi ve göbeğiyle çarpıp Natalia’yı düşürdü… Natalia ters takla atarak doğruldu ve iyi bir karateci olduğunu göstermek için gardını aldı ve Doroty’e bir uçan tekme savurdu. Doroty tombul iri kollarıyla Natalia’nın bacağını yakalayıp onu tekrar 2 metre ötesindeki kenarları olmayan basketboll sahasındaki yapay çimlere  fırlattı. Natalia düştüğü yerden doğrulurken, Doroty de üzerine doğru yavaş yavaş geliyordu. 

Natalia kendi kendine:  “Lisede beni pestil eden bir kadının karşısına hangi akla hizmet silahsız çıktım ki; ah bu benim aptalca öz güvenim ahh, üstelik de 3. Dan judocu ve Sumo şampiyonu olmuş bir kadının karşısına, ama başka çare yok” .diye düşündü ve tekme tokat bildiği tüm karate, taekwondo teknikleriyle Doroty’e saldırdı. Fakat dev kadın o kadar dayanıklıydı ki hiç bir darbesi ona işlemedi. Bunları yaparken dev kadın  sadece gülmekle yetiniyordu. Bazan sağa sola kaçarak Natalia ile alay ediyordu. Bir ara göbeğiyle çarpıp Natalia'yı yere düşürdü ve o esnada yerde olan basket topunu da fileye yolladı ve  kendi poposuna şaplak vurarak poposuyla konuştu "sevgili popom! bu zayıf zavallı meleğin kaburgalarını istiyor musun? çok istiyorsun değil mi? haydi onun kaburgalarını kır! senin olsun" dedi. 




Fırsattan istifade Dedektif Nataila fantezi polis kıyafetinde takılı olan Jop'u çıkartıp Doroty'nin sırtına atladı. Jopla onun boynunu markaja alıp sıkmaya başladı. Niyeti Doroty'i nefessiz bırakıp bayıltıp tutuklamaktı. Jop, Katil Dev Kadının  canını yaksa da  onun koca boynunu boğmaya yetmedi... Natalia'nın çöp gibi kolları, Doroty'nin o kalın kaslı ve yağlı kalın boynuna güç yetiremedi..  Yalnızca Doroty'i kızdırdı. Şişko Şeytan, sırtındaki sıska meleği, bacaklarından yakalayıp, geri geri giderek karavana yapıştırdı. Doroty ile karavan arasında kalan zayıf güzel melek;  AAAHHH! diye inledi ve kadının sırtından yere düştü. “Şimdi gösteririm ben sana.” diye böğürdü yağ ve kas yığını. Yere düşen güzel kadın dedektifi ayağa kaldırıp göbeğiyle çarpıp, yarı baygın olarak tekrar yere serdi. 

Sıska dedektifin acı çığlıkları arasında onun sağ ve sol bacağını üzerlerine basarak tam dört yerden çubuk  gibi kırdı. “Seni şimdi o kemik torbası arkadaşlarına kavuşturacağım küçük melek deyip” cüssesinden beklenmeyen bir şekilde zıplayıp banzai-dropp yaparak kadın polisin üstüne güm diye oturdu; Doroty bıngıl bıngıl yağdan ibaret bir kadın değildi, az önce de dediğim gibi o bir sumo güreşçisiydi... kas yaparak kilo almıştı. Vücudu yağlıydı şişkoydu ama, o kiloyu taşıyacak güçlü bir kas kütlesi de vardı. Kemikleri de çok iri ve sağlamdı. Kadın dedektifimizin o incecik vücudu, o devasa poponun altında kalmıştı, Kısa bir süre kurtulmaya çalışsa da pes etti ve kolları iki yana düştü ve Doroty'nin yüzüne daha doğrusu koca göbeğine baktı ve içinden:



“aaaah! yine yendin beni tombul arkadaşım, ama korktuğum başıma gelmedi. Ben seni vurmaktan korkuyordum. İyi ki silahımı yanıma almamışım. Canımdan çok sevdiğim tonton arkadaşımı vuramazdım. Öyle mutluyum ki tontonum, iyi ki sen beni öldürdün... ahhh aşkımmm benim” diye düşündü ve üstünde hoplayıp duran kadının 300 kiloluk müthiş ağırlığına daha fazla dayanamadı ve kaburgaları kırıldı, kalbi ciğerleri patladı, karnı içeri çöktü ve preslendi gitti kocaman lobların altında. Boğuk bir AAAAHHH! sesinin ardından patlayan ciğerlerinden gelen kan ağzından fışkırdı ve öldü. Natalia'nın  aslında zayıf ama dayanıklı bir vücudu vardı. Doroty'nin önceki üstüne oturup öldürdüğü zayıf kadınlar Natalia'nın  beşte biri kadar bile dayanamamıştı Doroty'nin ağırlığına... Polis Memuresi Sonya Doroty'nin poposunun altında 2 dakikada  ölmüştü. Ama ne kadar dayansa da Doroty denilen  şeytanın o koca poposunun altında kalan zayıf güzel bir meleğin hiç şansı yoktu... Natalia'nın ince ama çelik gibi sağlam vücudu 15 dakikada o koca poponun altında pestil olmuştu. 

Şişko Doroty, katlettiği polisin; aynı zamanda Lise arkadaşının, cesedinin üzerine boylu boyunca uzandı... 1 saat kadar arkadaşının o zayıf güzel vücudunun üstünde yattı. Altında ezerek öldürdüğü kurbanına şöyle bir baktığında güzel yüzü dikkatini çektı ve “Natalia Lise’deki halinden çok çok güzelmişsin… Estetik mi oldu8n yoksa... Lisede keçi gibi bir şeydin... keşke seni tekrar diriltip tekrar tekrar tekrar ezebilseydim, o ahlamalarını duyabilseydim… sen ah! Dedikçe ben OHH! Deseydim” dedi ve arkadaşının kavga esnasında yere düşen FBI gözlüğünü Natalianın yüzüne tekrar taktı ve "OOOHHH Natalia! ölüyken bile güzelsin" dedi ve kalkıp arkadaşının yüzüne oturdu ve gözlükle beraber kafasını ezdi ve OOOHHHH! dedi. Cesedini karavanına yükleyip Natalia'nın zaten pestil hale gelmiş cesedini Runyon Kanyonu civarında ağaçlık bir alanda aracından attı.

Karavanıyla dönüş yolunda önünü bir ekip otosu kesti. Otodan tek  bir kadın polis indi. Doroty'nin  siyah karavanından şüphelenmişti... Çünkü araç' ın  çıktığı orman yolu yasaklıydı. Bu yüzden peşine düşüp önünü kesmişti. Bu yakınlardaki küçük bir kasabada görev yapan yerel polis memuru Anharat idi.  Yakın dövüş ustası siyah kuşak karateci bir kadındı. Suçluların korkulu rüyasıydı. Ayrıca çok güzel seksi bir polis kıyafeti vardı. Bölge turistik bir yer olduğu için kadın polislerin de seksi kıyafetler giymesine aldırış edilmiyordu. 


Doroty' nin karavanın ön camları siyah film kaplamaydı... Bu yüzden Anharat Doroty' i göremedi... Anharat yaklaşınca camı yarım açan Doroyty kendisini göstermeden: cama doğru eğilen Anharat' ın çenesine soluyla sert bir kroşe indirdi Doroty Judo ve Sumonun yanısıra boks dersleri almıştı. Çok sert yumruk atabiliyordu. Attığı tek yumrdukla Anharat'ı  yere serdi. Bayılan kadını Karavanın içindeki yatağa yatırdı; el ve ayak bileklerini çarmıha gerer gibi yatağa bağladı. Kendisi aracın ön tarafına geçip daha  ıssız bir yer aradı ve akşamın olmasını bekledi. Karanlık çökünce karavanın arkasına geçti. Bölge çok ıssızdı. Ayılan  Anharat: "Hey bak kimsin sen? bu yaptığın büyük suç. Ben bir polisim. Kasaba Şerifi' yim. Derhal serbest bırak beni!" diye bağırdı. Doroty gece yarısına kadar karavan dışına hamak kurup orada uyudu... içerden kadın polisin bağırmasını feryat etmesini dinledi... Kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde kimse onları duyamazdı.  Doroty Anharat' ın silahını da yanına almıştı... ne olur ne olmaz... etrafta vahşi hayvanlar olabilirdi... Gece yarısın geçerken Doroty  içeri girince Anharat 300 kg ağırlığındaki devasa kadını görünce "AAAAHHHH! Aman tanrım nesin sen?..." diye bağırdı... Doroty aldırış etmeden Anharatın göğsüne oturdu. Anharat' ın karnında ve göğsünde saatlerce oturdu ve hopladı... Anharat altta sürekli AAHHH! AAAHHHA! AHHH! diye sesler çıkartıyordu. Doroty ise "OOOHHH! OHHHH! Ben büyük şişko Lilith' im....  güzel melek... seni ezmek istiyorum götümle" diyerek hopluyordu. Anharat AHH! dedikçe Doroty OOOOHHHHH! diyordu. Bir ara kalktı ve Anharatın ayaklarını bağlayan ipleri çözdü... Anharatın üstüne oturunca sıska meleğin bacakları havaya fırladı... Bu Doroty' i çok mutlu etti... Onu zevkine vara vara ezdi... ezdi... ezdi... Yatak yumuşak olduğu için Anharat ölümcül bir zarar görmemişti... tabii şimdilik... 

                        

İyice pestil ettiği, yarı baygın hale getirdiği Anharat'ı elleri bağlı şekilde yatakta bıraktı...   Doroty kurbanlarını ezerken, öldürürken farklı farklı kıyafetler giymeyi seviyordu. Kimi bazen bikini, kimi bazen kısa kot pantolon, kimi bazen de tayt yada eşofman giyerdi. Bu sefer üstüne spor yaparken giydiği  eşofmanını giydi... Sonra  zayıf güzel meleği yataktan çözüp , yakınlardaki ormanın içinde bir yere sürükledi. Anharat ölmemişti ama deminden beri ezildiği için pestil olmuştu, yarı baygındı...  kendisini savunacak durumda değildi... Şişko şeytan çelimsiz meleği  çimenlerin üstünde yere yatırdı üstüne oturdu. sabah günün ilk ışıkları doğarken hala sıska kadın polisin karnında oturuyordu... Anharat, Natalia' dan çok daha güçlü ve dayanıklı çıkmıştı... bir türlü ölmüyordu... Doroty karnından kalkıp güzel meleğin göğsüne oturdu ve hopladı... Anharatın kaburgaları içeri çöktü... kalbi ciğerleri patladı... ağzından kan fışkırdı ve AAAAAHHH! diye son nefesini verdi... Doroty :  "OHHHHHH! çok dayanıklı çıktın güzel melek ama benim koca götümün ağırlığına hangi kaburga dayanır ki... OOOOHHHH!  bir taşla iki kuş avladım, teşekkürler Natalia, yanına bir arkadaş gönderdim... birbirinize sizi nasıl ezdiğimi, üstünüze nasıl oturduğumu anlatırsınız" dedi.


İki tane güzel meleği öldüren Doroty  hiçbir şey olmamış gibi villasına geldi ve koca poposunu sallaya sallaya evine girdi ve oturdu. Önümüzdeki aylarda Japonya’da yapacağı Sumo Güreşi maçı’nı düşündü. Hatta kuaföre gidip normalde kumral olan saçlarını sarıya boyattı. Japonyadaki rakibeleri  Natalia, Anharat, Sonya yada diğer kurbanları gibi zayıf çelimsiz değillerdi. Kendi gibi güçlü şişman kadınlardı. Doroty Japonya’ya sporcu vizesi ile gidip orada 3 maç yaptı. İkisini kazanıp, birinde yenildi ve ikinci oldu. Doroty çıtı pıtı japon kadınlarına bayılıyordu. Özellikle kadın polislerine… hep onlardan birini üstüne oturup ezmek istiyordu. Ama maçlardan buna fırsatı olmuyordu. Japonya’da sporcu kafilesini korumak üzere polis eskortlar verilmişti. Onların içinde çıtı pıtı çok güzel bir kadın polis vardı. Tam bir melekti. Şeytanların en şişkosu Doroty onu gözüne kestirmişti. Kadını gördükçe poposunun lopları titriyordu. Poposu ve göbeği o güzel meleğin kaburgalarını istiyordu. 



Doroty onunla samimiyet kurdu. Onu bir gün odasına çağırdı.. Konuşurken kadını kucakladığı gibi yatağa attı ve cüssesinden beklenmedik bir şekilde kadının üzerine resmen uçtu ve üstüne uzandı… abandıkça abandı… 


zavallı kadın polis, Doroty’nin altında resmen kaybolmuştu. Kadın yalvardıkça daha çok eziyordu. Kadın polis AHH! Dedikçe Doroty OOOH! diyordu ve daha çok abanıyordu. Kadını göbeğinin altında yarım saat kadar ezdi. Kadın altta iyice ezildiği için kendini savunamaz hale gelmişti. Doroty onun üstündeki kıyafetlerini çıkardı. Tekrar üzerine büyük bir zevkle uzandı… 



kadının üstünde hoplayıp duruyordu. Kadının üzerinde bir süre yatıp göbeğiyle ezdikten sonra kadını yatağın kenarına çekip üzerine oturdu. Kadının gövdesi Doroty’nin altında kaybolmuştu nerdeyse… yalnızca çöp gibi bacakları ve kafasının bir kısmı açıkta görünüyordu. Kadının üstünde zıpladı durdu. Tüm ağırlığını veriyor hiç acımıyordu. Zavallı çıtı pıtı japon polis memuresi kendini savunmak için yalvarmaktan başka  hiçbir şey yapamıyordu.



Doroty “küçük melek!, altımda öleceksin… başka çaren yok… zevk almaya bak!” dedi ve OOOOOOHHHH! Diye inledi. Yatağın her iki yanına çekip kadının üstüne oturdu.









Göğsüne oturduğunda zavallı kadın polis, kaburgaları kırıldığı için öyle bir ahırdadı ki.... çıkardığı AHHHH sesi bir kadına değil de sanki bir meleğe aitti.... 




Sonra kalkıp sıska meleğin yüzüne oturdu… koca kalçasıyla onun güzel kafasını ezdi ezdi ezdi... 


Poposuyla boğdu onu… Kadını altında ezerek öldürmüştü. Amerika’dakilerle birlikte öldürdüğü kadın polisi sayısı 4’e çıkmıştı. Polisleri ezmekten ayrı bir zevk almaya başlamıştı. Zayıf güzel kadın polisleri öldürmek o’na daha çok zevk veriyordu; artık yalnızca polis öldürmek istiyordu ama zayıf güzel kadın polisleri...  Altında ezdiği kadının polis olduğunu bilmek onu büsbütün tahrik ediyordu. Şansına kaldığı otelin katında kamera yoktu. Kadın polisi onun odasına girerken gören de olmamıştı ama cesetten nasıl kurtulacaktı. Tanıdığı bir japon mafyası vardı. Ondan yardım istedi. Adam ona iki tane adam gönderdi. Otelde onu ziyaret edip; zaten ufacık topu topu 40 kg olan kadın polisin cesedini yanlarında getirdikleri büyük bir bavula koyup; otelden çıkardılar. 



Yalnız Japon Mafyası yaptıkları iyiliğe karşılık Doroty’den bir iş yapmasını istediler. Ona dediklerini yaparsa Sumo Güreşinden kazandığından çok daha fazlasını kazanacağını vaad ettiler. Mafyanın elindeki bir ada’da yöneticilik yapmasını istemişlerdi ondan… ada’da üretilen uyuşturucu dünyanın 4 bir yanına dağıtılıyordu.

AĞIR ÖLÜM ADA.

Doroty adada kendisine tıpkı kendisi iriyarı şişko kadın ve erkek sumoculardan oluşan bir ordu kurdu. Uyuşturucu ticaretinin yanısıra adanın çeşitli yerlerine mahzenler, yasadışı dövüş turnuvaları için kafesler yaptırmıştı. Eleman sayısını da artırmıştı. Kendisi gibi iri yarı kadınlardan ve dev sumo güreşçilerinden oluşan adamlar toplamıştı. Bir grup çete üyesini Japonya’dan zayıf güzel kadınların kaçırılıp adaya getirilmesi için görevlendirmişti. Zayıf çıtı pıtı japon kadınlar bizim lezbiyen SSBBW çete üyelerinin iştahını kabartıyordu. Tabii mümkünse polis memuresi olmalarına özen gösteriliyordu. Gerçi o da sorun olmuyordu. Sıradan bir zayıf japon kadınına polis kıyafeti giydirince de bizim çete üyelerinin zevkine hitap ediyordu. Kaçırılıp getirilen ilk kafile on kişi kadardı. Bunlardan üçü polis memuresi, diğerleri de yine çıtı pıtı zayıf güzel japon kadınlardı. İki kadın polis memurunu alıp, üzerlerine seksi fantezi polis kıyafetleri giydirerek kafes içerisindeki ringe aldılar. Ringe bizim 360 kiloluk izbandut girdi. 

Ve ikisine hitaben “kadınlar polis olduğunuza göre yakın dövüş konusunda bilginiz vardır. İkiniz birden beni yenebilirseniz, buradan gidebilirsiniz”. Bunu der demez, kadın polislerden zayıf uzunca olan hızla yerinden sıçrayarak bizim devin suratına uçan tekme attı. Ani olduğu için bizim dev sendeleyip kafesin duvarına sırtını çarptı. Bir an afalladı. İkinci kadın polisin yakın dövüş bilgisi yoktu. Masa başı çalışan bir polisti. Öylece donup kaldı. Arkadaşına yardım bile edemedi. Donmuş vaziyette izliyordu. Uçan tekmeyi atan kadın polis, kafesin duvarına yapışan devi yumruklamaya başladı. Dev kendisini toparlamış, gardını Alarak kocaman tombul iri kolları ile ile kendisini yumruklardan korumaya çalışıyordu. Ama sıska polisin vuruşları fena değildi. Kollarını morartmıştı. Umduğundan çetin ceviz çıkmıştı. Canı yansa da karşılık vermektense polisin yorulmasını bekliyordu. Geri çekilerek kaçarak ve gard ile kendisini korumaya çalışıyordu. 

Kadın polis tekrar döner tekme atmak için arkasını döndüğünde aniden sıçrayarak tüm cüssesiyle, boyca kendisine yakın olan polisi arkadan kucaklayarak sırtına bindi. Tabii Doroty’nin korkunç ağırlığına dayanamayan zavallı kadın, dört ayağının üstüne yere yığıldı. Bizim şişko katil Doroty, sıska polisin sırtına ata biner gibi binmişti. Belinin kırılacağını anlayan kadın polis memuru aaaah! diyerek yere uzandı. Şişko Doroty de sırtına oturdu. Onu poposuyla ezmeye başlamıştı. Üzerinde zıplıyordu. Tabii bu arada diğer daha ufak tefek çıtı pıtı olan polis memuru da cesarete gelip, arkadan obez devimize saldırarak saçlarından asılıp “kaldır o koca poponu arkadaşımın üstünden! koca kıçlı domuz!” diye bağırdı. Diğer polisin üstündeyken arkasındaki polisi özel bir judo tekniğiyle yakalayan izbandut, onu omuz hizasından fırlatarak attı. 

Polis memuresi yere çakılıp, aaaah diye inledi. Ve sırt üstü düştü, kolları iki yana açık şekilde kaldı. Sen orada sırt üstü yat ve beni bekle güzelim, dedi. Arkadaşını ezdikten sonra senin üstüne oturacağım. Altındaki polis memurunun üstünden kalkıp, çömelme pozisyonuna gelerek altındaki polisi çevirdi. Polis artık kendisini koruyacak durumda değildi. İşi bitmişti. Kollarını iki yanına açıp, aaaaah, diye inledi. Bizimki olanca ağırlığıyla kadın polisin kaburgalarının üstüne oturdu. 


Bir iki kere zıplayınca sıska uzun polis kızın kaburgaları çubuk kraker gibi kütür kütür kırıldı. Son kez  arkadaşına bakarak aaaaAAAHHH! diye son nefesini verdi ve öldü. O ölünce bizim izbandut çete lideri OOOHHH! Diyerek orgazm oldu. Ve onun üstünden kalktı. O bunları yaparken, salondaki çete üyeleri ve izleyiciler “öldür öldür, ez onları” diye tempo tutuyorlardı. 

Diğer, yerdeki polisin yanına yaklaşıp, “seni de üzerine oturup öldürürdüm ama, farklı planlarım var” dedi. 400 kiloya yakın, erkek sumo güreşçilerinden birini yanına çağırıp, "o senin. Ona tecavüz et. Altında ez. Üzerinden kalktığında tüm kemikleri kırılmış olsun”, dedi. Yerdeki kadın polis düşmenin etkisiyle beli incinmişti zaten. Yerden kalkamıyordu. Kalksa da ne yapacaktı. Yakın dövüşte iyi olan arkadaşı bile biraz önce o kocaman yağ tulumunun koca götünün altında ezilerek ahlaya inleye  ölmüştü. O kocaman götle göbekle devasa vücutla  hangi dövüş tekniği başa çıkabilirdi ki. Kaderine razı olup, kolları iki yana açık bir vaziyette “AAHHHH, Seninim yağ tulumu... haydı çık üstüme, ez beni, öldür beni AAAAAHHH” diye bağırdı. Sumo güreşçisi ağır ağır ona yaklaştı. Önce yerdeki zavallı minik kadın polisin üstüne ters olarak oturdu... 



sonra kaktı zavallının üzerine boylu boyunca uzandı. Ve dudaklarına yapışıp, öpmeye başladı ve kadını altında ezdikçe eziyordu. . “OHHHH OOOOOHH” diye zıplıyordu üzerinde. Tabii kadın polis o koca gövdenin altında görünmüyordu bile. Topu topu 48 kiloydu. Üzerindeki adam 400 kiloya yakındı. Sumo güreşçisi çok mutlu olmuş küçük meleği altında ezerken; göbeğinin altından boğuk boğuk, "aaaah, aaahhhha aaaahhh" sesleri, inlemeler geliyordu. Sumo güreşçisi kalkıp iki ayağı yana açık vaziyette kadın polisin göğsüne oturdu. 
Zaten ölmek üzere olan kadın polise baktı. Tüm kaburgaları sumo güreşçisinin kocagötünün altında kırılmış adeta püre haline gelmişti. Eğildi. ve kadının o güzel yüzüne baktı ve “iyi ki seni tanımışım Doroty… böyle güzel öldürme yöntemleri öğrettin bize; meleklerin üstüne oturmak gerçekten zevkliymiş.. iyi ki de şişkoyuz” dedi. 


3. Kadın polis, ilki gibi uzun boyluydu, ama japonlara benzetiyordu... annesi alman, babası japondu. Japonyada Polis Teşkilatına girmişti, birkaç yıl önce... Avrupalı görünümünde incecik, kaburgaları sayılıyordu ve çok güzeldi. Onu ringe aldılar. Çete lideri, çetesine güzel bir gösteri izletmek için, diğer şişman kadın arkadaşını da yanına çağırdı. O da zaten kendisine yakın kilodaydı. 360 kiloydu bizimki o da 300 kilo vardı. İkisi ringe geldiler. Kadın polise, “deminki arkadaşların ikisi birden bir başınayken karşıma çıktılar. Sen ikimize karşı tek dövüşeceksin. Tüm gücünü kullanarak, bizi yenmeye çalış.” dedi. Diğer arkadaşının kulağına, “onunla biraz eğlenelim. 

Hemen bitirmeyelim işini.” dedi. Kadın polis karate pozisyonu alıp, bizim şişkoya döner tekme savurmak istedi. Ancak, arkadan diğer şişko onun bacağını havada yakalayıp, onu kaldırdı ve başının üstünde döndürmeye başladı. Ve onu kafesin demirlerine fırlattı. Sırtını demirlere çarpan kadın polis, sporcu olduğu için fazla etkilenmemişti. Kendisini toparladı. Bu sefer en yakınındaki şişko kadına hamle yaptı, ancak, yumruğunu havada yakalayan şişko kadın onu kollarıyla sardı ve kucağına kaldırıp sıkmaya başladı. O haldeyken bizim çete lideri de gelip onu aralarında ezmeye başladılar. Ama sonra yere bıraktılar. Sıska kadın sersemlemişti. 

Doroty onun kafasını alıp bacaklarının arasına aldı. Öylece bekletti. Sonra kafesin içine tek kişilik baza türü şişme yatak getirdiler. Ve diğeri de kadın polisi alıp, yatağa sıkıca bağladılar. sonra yatağın üzerindeki kadın polisin üstüne ikisi birden oturdular. Çete lideri, zayıf kadın polisin göğüs kısmına oturmuştu. Zevkini çıkarta çıkarta üzerinde hafif hafif hoplayarak onu eziyorlardı. Arada tüm ağırlıkları verip onu inletiyorlardı ama tadı çıksın hemen ölsün istemiyorlardı... kadının ahlamaları inlemeleri tüm salondan duyuluyordu...... Kadını yavaş yavaş adeta ince bir karton haline getirene kadar ezdiler... Kadın polis öldükten sonra Doroty tek başına onun cesedinin üstüne oturdu. .



DOROTYH ÖLECEK (Mİ ACABA)?

DOROTY ve çetesinin adada asıl işlevi Amerikan Mafyası ile Japon Yakuza arasında bağlantı görevi görmekti. Ayrıca adada Marihuana ve haşhaş yetiştiriyorlardı. Günün birinde Rus Mafyasından bir gurup DOROTY ile görüşerek pastadan pay istemişlerdi. DOROTY buna hayır cevabı vermişti arkasındaki Amerikan ve Japon mafyasına güvenerek. Oysa bilmediği bir şey vardı. Rus mafyasıyla o bölgede ne Amerikan ne de Japon mafyası boy ölçüşemezdi. Rus mafyasının Doroty’nin üstüne oturup ezebileceği tipte kadınlardan oluşan bir yapısı da yoktu. Ellerinde çoğu KGB eskisi son derece profesyonel tetikçiler, elemanlar bulunduruyordu. DOROTYin adada çoğunluğu 200 kadar koruma elemanı vardı. Rus mafyası önce içlerine soktuğu ajanlarla DOROTYin en yakın kankası TİTO’yu satın aldılar. Ondan adanın tüm planını gece nöbet tutulan mevzileri öğrendiler. Adaya bir gece vakti, 100 kadar profesyonel tetikçilerden, pankreasçı ve ağır sıklet boksörlerden oluşturdukları bir katiller ordusuyla adaya sızdılar. Adaya çıkanlar çıtkırıldım zayıf tipler asla değillerdi. Dev gibi iki metre boyunda her biri dövüş ustası işinin uzmanı kişilerdi. Ekibin tamamı İzbandut gibi erkeklerdi. Yalnızca ekibin lideri Yulia VIKTOROVNA adında bir kadındı. 


Defalarca Rusya’da vücut geliştirme şampiyonu olmuş. Kullandığı steoridler yüzünden erkeksileşmiş vücudu, iki metreye yakın boyu, 90 kiloyu geçen sıfır yağlı kaslı vücuduyla adeta insandan ziyade bir gorili andırıyordu. Aynı zamanda da kik boks şampiyonuydu. MMA dövüşlerinde de başarılıydı. Tabii masraflarını karşılamak için mafya adına tetikçilik yapıyor, Mafya elemanlarına yakın dövüş dersleri çıplak elle adam öldürme dersleri veriyordu. Yumrukları dirsekleri dizleri ile mermer blokları parçalayabiliyordu. DOROTYin yirmi kadar nöbet yeri vardı. Her birinde de fazla kilolu olmayan ama iri sayılabilecek kadın elemanları nöbet tutuyordu. Rus tetikçiler bunların yirmisini de çok rahat haşat ettiler. Arkadan sinsice yaklaşıp saniyeler içinde boyunlarını kırdılar. Sonra yatakhanelere bayıltıcı gaz atarak zaten uyumakta olan elemanları bayılttılar. 

Beşerli guruplar halinde girip, DOROTYin bayılmış elemanlarını tavuk boğazlar gibi boğazlayarak birer birer öldürdüler. Aynı şekilde bir grup suikastçi de uyumakta olan sumo güreşçilerini odalarında gazla bayıltıp boğazlarını keserek öldürdüler. Bu esnada DOROTY uyanıktı ancak, böyle bir durumun başına gelebileceğini asla tahmin etmiyordu. O tüm dünyayı özellikle rus mafyasını da zayıf bir deri bir kemik kadınlardan oluşuyor zannetmişti. O esnada en büyük eğlencesini yapıyordu. Yine Japonyadan esir olarak getirilmiş zayıf bir deri bir kemik, bir kadın polisi üstüne oturmuş, hoplayarak ezmekle meşguldü. Tabii aynı odada Elizabeth'in en yakın arkadaşı koruması TİTO ile Tamara da kendi aralarında eğleniyordu. 150 kiloluk Tito  40 kiloluk Tamara'nın sırtına binmiş atçılık oynuyorlardı. 





Tamara Doroty ile karşılıp sağ kalan tek zayıf kadın polisti. Doroty ve çetesinin soyduğu bir bankada koruma polisiyken; Doroty tarafından rehin alınmıştı. Arkadaşı olan kadın polisler Doroty tarafından üstüne oturulmak suretiyle öldürülmüştü. O ise Doroty'e hem lezbiyen hem de Fat-admirer olduğunu; kendisini görür görmez aşık olduğunu söyleyerek, hem canını kurtarmış hem de Doroty'nin en yakın kankalarından olmuştu. 

Rus mafyası Tito'yu satın almıştı. Tito Rus mafyasından aldığı talimat gereği, esir zayıf kadın polislerden birisini DOROTY’e sunarak onu oyalamıştı. 





DOROTY tam altındaki çelimsiz kadın polisi ezerek öldürdüğü esnada rus mafyasının elemanları kapıyı kırıp paldır küldür içeri girmişlerdi. Başlarındaki Yulia . “Kolay gelsin tatlım, sen bizi istemedin, davet etmedin ama sen üzülme diye biz geldik” dedi. DOROTY hala öldürdüğü kadın polisin cesedinin üstünde oturuyordu. “ne demek oluyor bu, Tito. Sen niye buradasın niye önlem almadın” diye bağırdı. Tito “ üzgünüm tatlım. Seninle kardeş gibiydik ama güçlü olanın yanında yer almak en mantıklısıdır. Acımasız bir katiller ordusuyla ben yanında da olsam baş edemezdin. Senin devrin bitti” diye Doroty ile alay etti. 

Tito’nun altındaki Tamara da şaşkın şaşkın bakıyordu. Tito Tamaraya “üzülme tatlım bundan sonra senin horozun ben olacağım. Benim kölem olacaksın. Zaten DOROTYten çok benim altıma yatıyordun.” dedi. Yulia “sana bir şanş vereceğim DOROTY. Hani buraya getirdiğin bazı zayıf kadın polislere tanıdığın şansı ben de sana vereceğim. Seninle kafes dövüşü yapacağız. Eğer beni yenebilirsen, serbestsin! Dövüş ikimiz arasında olacak. Ama senin adamlarının hepsi öldüğü için yalnız benim adamların seyredecek kusura bakma” diye bağırdı. DOROTY altındaki kadın polisin cesedinin üstünden kalktı ve “büyük bir zevkle. O kaslı vücudunu popomun altında ezmek büyük bir zevk olacak, gerçi zayıf kadınları ezmek kadar zevk vermese de idare edeceğim artık”, diye kükredi. Yulia ve DOROTY  kafese girdiler... 

 DOROTY bir sumo güreşçisi gibi dizlerini kırdı. Koşarak tüm vücuduyla çarpıp Yulia’yı kafese yapıştırmak ezmek istedi. Yerinden ok gibi fırladı. Yulia ise yerinden hiç kıpırdamadan duruyordu. DOROTY tam ona çarpacağı sırada sol elinin ayasıyla DOROTYin alnına vurarak onu durdurdu. Sonra o kaslı tüylü erkeksi koluyla dümdüz hiç bozmadan yumruklarını sıkarak DOROTYin tam diyaframının üstüne yumruğunu indirdi. DOROTY uuuhgth! diye bir ses çıkardı. Eliyle göğsünü tuttu. Yumruğuyla mermerleri kıran bir insandan böyle bir yumruk yemek ölümcül bir hataydı. Tam yere yıkılacakken, Yulia boş göndermeyim diye, suratına sağlı sollu iki kroşe çaktı. Tamara, gözleri faldaşı gibi açılmış DOROTYin vücudunun yere bir kütük gibi düşmesini seyretti. 90 kiloluk vücutçu erkeksileşmiş bir kadınla dalaşmak 45-50 kiloluk kadınları alt-etmeye benzemiyordu. DOROTY aldığı üç darbeyle komaya girmişti, bıraksa o haliyle bile ölürdü ama Yulia gibi profesyonel bir katil onu kolay göndermeyecekti. 

DOROTYin koca gövdesine öyle bir tekme yapıştırdı ki koca kütle yerinden fırlayıp kafesin duvarlarına çarpıp yere düştü. O bunları yaptıkça adamları çılgınca alkışlıyordu. DOROTY şuurunu kaybetmiş vücudu titriyordu. Yulia, onun vücuduyla, top gibi oynadı. Onlarca zayıf güzel kadın polisi ezerek öldürmede kullandığı koca poposunun ona hiçbir faydası olmamıştı. Sonu kendisinden daha fazla gelen bir kas kütlesinin elinden olmuştu. Yulia, DOROTYi alt ettikten sonra Tito’yu adadan işlerin sorumlusu olarak görevlendirdi. Artık Ada rus mafyasına aitti. DOROTY tarih olmuştu. ŞİMDİLİK

ŞEYTANLAR ASLA ÖLMEZ!


DOROTY, gözlerini 6 ay sonra Rus Mafyasına ait, özel tam teşekküllü lüx bir hastanede açtı. Kendisini tanıyamadı. Hastanede hem onu ölümden kurtarmış; hem de üzerinde çeşitli geliştirici ve büyütücü deneyler yapmışlardı. Kemik yapısını nerdeyse bir çelik kadar güçlü hale getirmişlerdi. Kilosu da artarak 630 kiloya çıkmıştı. 




Boyu da uzayarak 2 metre 10 cm olmuştu. Görünürde bir yağ tulumuydu ama o yağın altında çelik gibi güçlü kemikler ve iyi bir kas kütlesi vardı. Adeta bir canavara benzemişti. Kötü bir süper kahraman! Süper Kötü! Doğrulduğunda başında güzel zayıf bir hemşire vardı. Aklından güzeller güzeli zayıf kadını hemen yere yatırıp üstüne oturmayı geçirdi ama bilekleri ve ayakları yatağa Titanyumla prangalıydı. Zaten kocaman olan poposu o kadar büyümüştü ki, butları yataktan taşıyordu. Hemşire, onun uyandığını hem hastanenin sahibi, hem de mafya lideri olan Akrep’e söyledi. Akrep yanında Yulia ve diğer silahlı adamları olduğu halde odaya girdi. 

Akrep ona:  “Yulia seni fena halde benzetmişti. Buraya getirdiğinde kaburgaların kırılmış, kalbin durmuştu. Seni hayata döndürdük. Üzerinde yaptığımız deneylerle seni bir deve dönüştürdük. Vücudun büyümeye çok elverişliydi. Senden neredeyse bir süper kötü kahraman yarattık. Senin için iki yol var. Ya bize çalışırsın. Verdiğimiz görevleri yaparsın, ya da seni öldürürüz.... ve bir de hemşiremizin üstüne oturma... biz sana üstüne oturacağın kadınları söyleyeceğiz.”  dedi. Doroty kabul etti. Prangalarını çözdüler. Ona yemek verdiler. Doroty 10 kişilik yemeği tek başına yedi. Mafya ona  ilk görevini verdi. Görevi, Rus Mafyasına devamlı ayak bağı olan, üst düzey bir polis müdiresi’ni öldürecekti. Kadının fotoğraflarını verdiler.


                                                     Helga Luwindra DIMITHROVA


Kadın, zayıf mı zayıf güzel mi güzel gerçek bir melekti. Mankenlere, gelmiş geçmiş en güzel Hollywood yıldızlarına taş çıkartacak bir fiziği vardı. Doroty’e, "kadının evine hizmetli ve aşçı aradığını, bundan faydalanabileceğini" söylediler. Doroty,  verilen ilandan kadının  numarasına ulaşıp, onunla konuştu ve "hem hizmetli hem de iyi bir aşçı olduğunu" söyledi. Polis Müdiresinin adı Helga Luwindra DIMITHROVA idi... çok iyi niyetli melek gibi bir insandı. Hiç araştırıp soruşturma gereği bile duymadı. Hemen Doroty'e görüşmek için randevu verdi.  Doroty belirlenen günde, kadınla görüşmeye gitti. Kıyafet olarak spor yaparken giydiği yoga taytını ve eşofmanını giymişti. Onları kendisine göre yaptırmasına rağmen dar geliyorlardı. Çünkü onları aldıktan sonra iştahından dolayı daha da kilo almıştı.  Kocaman göbeği açıktaydı, devasa kalçaları, butları giydiği tayt'tan dışarı fırlayacak gibi duruyordu.  Kadın Polis Müdürü'nün evinin yüksek duvarlarla çevrili bahçesi vardı. Doroty'nin geleceği gün korumasını memleketine göndermişti. Polis teşkilatındaki en iyi karatecilerden ve silah kullananlardan birisi olduğu için, korumaya fazla ihtiyaç duymuyordu. Evinde yalnızdı. Zaten beklediği de bir aşçı ve hizmetliydi.  Doroty bahçe kapısındaki zili çaldı. Emniyet Müdiresi kapıyı açtı ve karşısındaki dev kadını görünce gözleri faltaşı gibi açıldı. Karşısında 2 metreden daha uzun, adeta canavara benzeyen bir yaratık vardı. Helga onu görünce hem şaşkınlık  hem de hayranlıkla Doroty'nin koca göbeğini, devasa basenlerini süzüp;  “Aaaahh! Bu olamaz, nasıl olur bu, bu… nesin sen böyle uzaylı mı?..yoksa su aygırından mı evrimleştin? aaah ahahahah!” diye gülmeye başladı. DOROTY, hiç cevap vermeden kadına göbeğiyle çarptı. Kadın geriye doğru uçup sırt üstü kolları iki yana açık vaziyette çimlere düştü...  Kadının tam karnına, bacaklarını iki yana uzatarak oturdu. Altından boğuk bir şekilde çıkan tek bir AAAAAAAAAAAAAAAAAAH! Çığlığını duyarak zevke geldi. 630 kiloyu geçen ağırlığıyla Doroty, devasa poposunun altındaki kadını anında tost gibi yapmıştı. 




Kadının zayıf vücudu preslenmişti ve ağzından kan fışkırdı.... adeta düzlenmişti. Doroty' nin Poposu  altındaki kadının tüm vücudun kaplamıştı. Bir taraftan Helga' nın üstünde otururken; diğer taraftan da "neyden türediğimi öğrendin mi? sıska melek... su aygırının altında kalmak nasıl bir duyguymuş... evet ben dünyanın en güzel su aygırıyım, popom güzel ama değil mi? Evet senin gibi güzel bir melek, böyle güzel kocaman bir poponun, yağlı devasa butların altında ölmeli" dedi.  





Güçlü kemik ve kas yapısı sayesinde oturmak kalkmak Doroty için sorun olmuyordu. Kadın Polis'in  sıska vücudunun üstünde bir süre oturdu hopladı....  sonra ona baktı... onu kanatlarıyla gerçek bir melek olarak hayal etti... evet poposunun altındaki kadın gerçek bir melekti...



Doroty ise gerçek bir şeytandı... 630 kg ağırlığında devasa bir şeytan... ezdiği kadın emniyet müdürü ise 48 kiloluk zayıf sıska bir melekti... şişko şeytan zayıf meleği üstüne oturup ezerek öldürmüştü... Doroty öldürdüğü meleğin üstüne tekrar oturdu ve OOOOOHHHHHHH! OHHHHH! diye hopladı...  çok zevk alıyordu....  değirmen taşı gibi olan poposuyla, altındaki meleği püre haline getirene kadar ezdi...  Adeta öğüttü. Kadının zaten zayıf olan vücudu kağıt gibi düzleşmişti... Doroty altındaki zayıf güzel meleğin üstünde saatlerce oturabilirdi... ezdikçe ezesi geliyordu altındaki güzel meleği... O şişko bir şeytandı... güzel meleklerin üstüne oturmak, onları popusuyla ezerek öldürmek için cehennemden gelmişti... 

Ama duyduğu ses üzerine kadının cesedinin üstünden kalktı... bir takım ayak sesleri koşar adım bulunduğu yere geliyordu. "Emniyet Müdiresine suikast düzenleneceği" istihbaratını alan Rus polisi 4 kişilik bir polis ekibini Emniyet Müdiresinin evine yollamıştı... Doroty derhal saklandı... Helga' nın hem iyi bir maaşı vardı hem de aileden zengindi... O yüzden çok büyük bir hobi bahçesi yaptırmıştı. Her çeşit büyük bitki ve çiçek olan bir bahçede Doroty gibi devasa bir kadın bile kolayca saklanabilirdi... 

Gelen polis ekibi yakın dövüş uzmanı kadınlardan oluşan bir timdi. Başlarında sivil giyimli komiserleri Gabriella vardı. Diğerlerinin adları Michella, Uriella ve Rafaella idi... Bunların kıyafetleri Rus polisinden ziyade Amerikan Polislerininkine benziyordu. Komiserleri tam bir amerikan hayranı olduğu için, emrindeki polisleri Amerikan Polisleri gibi giydiriyordu... Bunun için üstlerinden özel izin almıştı. 





4 Kadın polis bahçeye girdiler... Komiserleri "dikkatli olun kızlar.... suikastçi yada suikastçiler burada olabilirler... aldığımız istihbarata göre devasa, şişman bir amerikalı-kadın-suikastçi kiralamışlar... insanları,  özellikle de zayıf güzel kadın polisleri üstlerine oturarak öldürdüğüne dair bir efsane dolaşıyor, biz de tam onun zevklerine hitap ediyoruz"...

 Komiserlerinin bu sözleri  Michella' nın komiğine gitti... "AAAAH! evet kızlar! dikkatli olalım.. her an üstümüze oturabilir o şişko kocagötlü hatun... hahahahaha, 4 tane glok tabancaya karşı kocaman bir popo ahahahaah! aaahhhh! çok komik" dedi. 

Tabii bunları derken ilerde Emniyet Müdiresinin pelt olmuş; yere yapışmış cesedini görünce durumun hiç de komik olmadığını anladılar... hepsi korkuyla baktılar etraflarına...  Komiserleri gevezelik eden Michella' ya "evet hayatım sen böyle işi ciddiye almazsan sonun bu kadın gibi olacak... dikkatli olalım, birbirimizden ayrılmayalım... görür görmez ateş açıyoruz... normal polis kurallarını boş verin... teslim ol! çağrısı gereksiz... direk ateş açıyorsunuz... onun koca poposunu kevgir haline getireceksiniz"

4 güzel kadın polis, Tam bahçenin ortasına geldikleri sırada ortalarına göz yaşartıcı bomba düştü... Doroty birbirinden ayrılmayan 4 silahlı iyi eğitimli kadın polise doğrudan saldırmanın imkansız olduğunu görünce yanında getirdiği göz yaşartıcı bombayı ortalarına atmıştı... yanında gerçek silah ve gerçek bomba da taşıyordu ama onlarla öldürürse zevk alamazdı... Doroty, göz yaşartıcı bombadan etkilenmiş 4 kadın polisi göbeğiyle çarpıp,  onları bowling topunun çarptığı dubalar gibi dağıttı yere serdi ve hepsini yan yana yere sırt üstü yatırdıktan sonra yerde kıvranan meleklere: "Kusura bakmayın güzel melekler! silahlarınız varken ve beni 'görür görmez vuracağınızı' söylerken; sizinle adil dövüşemezdim, atara atar, gidere gider" dedi ve yerde kıvranan 4 kadın polisin üstüne yavaşça oturdu, ayaklarını iki yana ayırdı ve OOOOOHHHHH! dedi.. onların 4' ünü de poposuyla ezmeye başladı... 4 güzel meleğin üzerinde bir süre hopladı ... 


4 melek Büyük Şişko Lilith'in koca poposunun altında kaybolmuştu... adeta erimişlerdi... 




sonra yerde sırt üstü yatan ve ağızlarından kan fışkıran meleklerin üstüne arkasını dönerek ters oturdu. Bu sefer işlerini bitirmişti. 4 Melekten de canhıraş tek bir AHHHHHHHHH! sesi geldi ve sesleri kesildi. 

 


Polislerin üzerinde bir süre daha hopladı... sesleri ahlamaları kesilince öldüklerine emin oldu ve üzerlerinden kalktı....  Yerde yatan 4 kadın polise baktı... hepsi çok güzeldi... 

Ama içlerinde Michella ayrı bir güzeldi... onun cesedini diğer polislerin arasından alıp ayrı bir yere taşıdı... zaten düzlenmiş olan cesedi yere yatırıp göğsüne  oturdu



Michella' nın vücudundan kalan son  kanı da ağzından fışkırdı... ama zaten ölü olduğu için hiçbir ses çıkartamadı... Ama az önce ölürken zaten en güzel AH! sesini o çıkarmıştı.





Michella içlerinde en güzelleri olduğu için özel muameleyi hak etmişti... 
 


Doroty, Emniyet Müdiresiyle birlikte toplam 5 güzel meleği üstlerine oturup ezerek öldürmüştü... zevkten ohur ohur ohurdadı... Öldürdüğü melekler o kadar güzeldi ki, yakalanma korkusu olmasa günlerce onların üstünde oturabilirdi... ama görevi bitmişti...  Akreb' in yanına gelerek ona poposundaki kan lekelerini gösterdi ve görevini fazlasıyla yaptığını söyledi... "bir melek öldürmeye gitmiştim, beş melek öldürdüm, bugün popomun şanslı ve bereketli günüydü... Ada'da bir günde hepsi de birbirinden zayıf, birbirinden güzel 10 kadın polis ezdiğim oluyordu ama; onlar esir oldukları için bunlar kadar zevk vermemişti. Ayrıca rus kadın polisleri ayrı bir güzel. Onları ezmek ayrı bir zevk oldu...  OOOHHH! OOOOHHHH! OHOHOHOHOHHHHHH" dedi. Akrep "Popona sağlık Doroty... üstüne oturup ezdiğin; öldürdüğün her bir polis için sana 10000 dolar ödeyeceğim, Helga içinse 50000 dolar" dedi. 


   TÜRK MAFYASI İLE UYUŞTURUCU VE SİLAH KAÇAKÇILIĞI


Rus Mafyası Doroty’e yeni bir görev vermişti. İstanbul Karadeniz açıklarında bir gemide Türk mafyası’ndan uyuşturucu alınacaktı. Karşılığında onlara AK-12 Silahı verilecekti. Doroty’i takası kazasız belasız organize etmekle meşguldü. Ancak, Mafyadaki bir muhbir durumu Rus polisine bildirmiş, Rus polisi de Türk polisi ile temasa geçmişti. İstanbul Emniyet Müdürlüğü yapılacak operasyonda Baş-komiser Rıza SOYLU ve ekibini görevlendirmişti. Uyuşturucu ve silah takasının yapılacağı gün ve saat tespit edilmişti. Rusya’dan gelen polis timi de Rıza SOYLU’nun emrine girmişti. Rıza SOYLU baskın için deniz motosikletleri ve hafif silahlar kullanmaya karar vermişti. Normal polis teknesiyle baskın yapılırsa; gemidekilerin önlem alma ve kaçma durumları vardı. Operasyonun gizli olması için deniz motosikletleriyle gemiye yaklaşılacak ve halatlarla gemiye çıkıp, baskın gerçekleştirilecekti. Rıza SOYLU’nun ekibindeki en gözüpek polis, komiser Zeynep AKYÜZ ATEŞ’ti. 


Zeynep Komiser gemiye çıkmayıp, ekibiyle birlikte denizde takviye kuvvet olarak bekleyecekti. Doroty baskının yapılacağı gün ve saatte gemide Türk mafyasıyla bir araya gelmiş ve getirdikleri uyuşturucuyu kontrol ediyordu. Rıza SOYLU’nun ekibi de deniz motosikletleriyle gelmiş ve halatlarla gemiye çıkmışlardı. Turizm mevsimi olduğu için; deniz motosikletleriyle dolaşan pek çok turistin arasında polisler “ayrıca sivil giyindikleri ve hafif silah taşıdıkları için” pek dikkat çekmemişti. Hafif silah taşımaları pek de iyi olmayacaktı. Gemiye 10 Türk Polisi ve 10 rus polisi çıkmıştı. İçerde ise 15 kadar Türk ve 50 kadar Rus mafya mensubu vardı. Rıza ve ekibinin hafif silahlarına karşı Mafya Mensupları ağır silahlar taşıyordu. Nöbet tutan 4 mafya üyesi bile ellerindeki  uzun namlulu otomatik silahlarla; polisleri fark eder etmez ateş ederek; Türk polislerinden dördünü Ruslardan da ikisini öldürdüler 


Polisler avcı iken av durumuna düşmüşlerdi. 14 kişi kalmışlar ve kendilerini basit silahlarla korumaya çalışıyorlardı. Mafya Üyeleri ise bir taraftan polisle çatışırken bir taraftan da kaçmaya çalışıyorlardı. Ancak, Doroty “sadece 10-15 kişiler... ve anlaşılan hafif silahlılar; hepsini öldürün! ben geminin diğer tarafını kontrol edeceğim” diyerek hem Türk hem de Rus kötü adamları ikna etti; ve kendisi kaçmak için sıvıştı.


O esnada Aylin komiser Doroty'nin kaçmak istediği taraftan biri Türk diğeri Rus iki polisle birlikte  gemiye tırmanıyordu. Rıza babanın ekibindeki en becerikli, en zeki, en taktik ve de en zayıf kadın polisti. Bir deri bir kemikti. İyi silah kullanırdı ama yakın dövüş konusunda hiçbir tecrübesi yoktu. Çok narin bir yapısı vardı.  Aylin halatla önden tırmanmıştı diğer iki polis onun arkasından tırmanıyorlardı. 


Doroty Aylin'i gemiye çıkar çıkmaz yakaladı ve onun çöp gibi bileğini kırdı; silahını aldı...   tüy gibi hafif olan zavallı Türk kadın polisi sırt üstü yere çarptı ve zava.lının göğsüne tüm ağırlığıyla, koca poposunu yayarak oturdu. O esnada gemiye henüz tırmanmış olan iki polisi, üstüne oturmuş olduğu  Aylin'in tabancasıyla vurarak denize düşürdü. 



Doroty "Merak etme! seni vurmayacağım... gerek yok. Seni popomla öldüreceğim SISKA MELEK!, OOOHHHH! OHOHOHOHHH!, OHHHH!" diyerek; oldukça zayıf olan Aylin Komiseri koca yağlı butlarının altında pestil etti. Aylin neye uğradığını bile anlamadan devasa  bir poponun altında  preslenmişti... Gögüs kafesi anında içe çökmüş, kaburgaları bir çubuk kraker gibi kırılmış, kalbi ve ciğerleri  patlamıştı... "AAAAAAAAAAAAAAHHHH!" diye bir çığlıkla ağzından kan fışkırarak oracıkta şehit düştü. Doroty ise  zevkten "OOOHHHHHH" diye bağırdı ve Aylin'in üstünden kalktı. Kaçmak zorunda  kalmasaydı  kadının üstünde saatlerce otururdu. 



Şehit Aylin Komiser'in ağzından çıkan kan nerdeyse bir göl oluşturmuştu. Kanı Türk Bayrağı gibi kıpkırmızıydı...





İskele tarafında başka polis ekibi yoktu, aşağıda ise öldürdüğü polislere ait 3 adet deniz motosikleti vardı.  Doroty,  polislerin tırmandığı halatı kullanarak; aşağı inmeye başladı ancak, halat onun 700 kiloya yakın ağırlığını taşıyamadığı için koptu ve denize düştü fakat Şişkoluğu sayesinde bir zarar görmedi. Ama yarattığı dalga nerdeyse deniz deniz motosikletlerini deviriyordu. 

Zorlukla deniz motosikletlerinden birine binerek geminin 500 metre ilerisindeki kendisine ait, küçük yat’a ulaşmaya çalıştı. "İşten sonra Türkiye’de tatil yaparım" diyerek; yat’ını da getirip uyuşturucu takası yapılacak gemiye yakın bir yere demir atmıştı. O Esnada adamlarıyla geminin arkasına dolanan Komiser Zeynep Akyüz ATEŞ kaçan Doroty’i gördü. fakat onu oralarda Jet Ski ile  gezen şişman bir turist sandı: “Aman Allah’ım bu devasa şey de ne? Deniz motosikleti poposunun altında küçücük kalıyor!” dedi. O sırada gemiye tırmanan ve bir taraftan mafya mensuplarıyla çatışan bir Rus Polislerinden biri Doroty'i gördü ve  “liderleri o! ve çok tehlikeli kaçırmayın! Maalesef sağ yakalanma talimatı var!” diye bağırdı. 

Zeynep Komiser yanındaki polislere “siz gemiye tırmanın, ben o şişkoyu yakalarım, yukarıda arkadaşlarınız zor durumda, onlara yardım edin!” diye emir verdi ve tek başına Doroty’nin peşine düştü. Doroty teknesine tırmandı... teknesi sürat teknesiydi ancak, attığı demir tabanda bir yere takılmıştı. Teknenin motorunu çalıştırdı, Çıpanın etrafında  dönerek takıldığı yerden kurtardı ve motorlu mekanizmayla çıpayı zinciri  topladı ve Kırım'a doğru kaçmaya başladı... tüm bunlar ona zaman kaybettirmişti. Zeynep Komiser deniz motersikletiyle tekneyi yakaladı ve tekneye tırmandı. Doroty dümen başındaydı. Rusya’ya doğru kaçıyordu. Zeynep silahını Doroty’e doğrultarak geminin dümenini derhal İstanbul yönüne çevirmesini istedi. Doroty “hay hay güzelim” diyerek ani bir manevra yaptı ve Zeynep Komiser teknede yuvarlandı ve silahını düşürdü.

 Doroty iriliğinden beklenmeyecek bir çeviklikle  hemen atılarak silahı kaptı ve Zeynep Komisere doğrulttu ve “OOOOOHHH! bu ne güzellik... butlarım sızladı... deminki kadından çok daha güzelsin sen; tıpkı bir melek gibisin” dedi. Zeynep Komiser “demin ki kadın mı?” dedi. Doroty ona cevap vermeden ona yürümesini söyledi. Teknesinde hücre tipinde kapısı demirli bir oda vardı. Zeyneb’i odaya kilitledi ve “Siyah saçlı, güzel ve oldukça zayıf, bir deri bir kemik bir kadındı... onu ve diğer iki polisi öldürüp deniz motosikletini aldım; iki erkek polisi tabanca ile vurdum... O sıska kadın polisi  öldürdüğüm silahla yakında tanışacaksın” dedi. İstese  Zeynep'i hemen öldürebilirdi ama yapmadı çünkü onunla ilgili farklı planlar yaptı o kötülük dolu kafasında... 

Zeynep Komiser “AAAAAAAHHHH! Aylin olmalı... o iki polisle birlikte iskele  tarafından tırmanmıştı..., ekip sancak tarafından çıkmıştı... AHHHH! gafil avlamış olmalı yağ tulumu onları” diye düşündü…

Tekne  her hangi bir resmi limana uğramadı… kuş uçmaz kervan geçmez bir yerde Doroty’e ait bir arazi’de yapılmış bir iskele’de demirledi. Burayı Doroty Ada'da kazandığı paralarla almıştı. Arazi ona aitti ve silahlı adamları koruyordu. Doroty’nin adamları Zeynep Komiser’i hücresinden çıkartıp tekneden indirdiler. Doroty’nin malikanesine götürdüler. Doroty “bu güzel meleği bodrum kattaki hücreye kapatın… yemesi için salata verin. Yaşayacak kadar yesin… kilo almasını istemiyorum… kilo alırsa onu ezmek zevkli olmaz… zayıf ve güzel kalmalı ki ezmekten zevk alayım” dedi. Tabii bunları Rusça söylemişti; Zeynep komiser anlamamıştı. Doroty çat pat Türkçe de biliyordu. Zeynep Komiser’e “seni arkadaşını öldürdüğüm silahımla öldüreceğim; arkadaşın 3 saniyede can verdi. Bakalım sen ne kadar dayanacaksın” diyerek




onun karşısında koca kalçasını salladı: “arkadaşın bunun altında ezilerek telef oldu güzelim; sen de ezileceksin bu müthiş silahın altında” dedi. Zeynep Komiser “AAHHHH Aylin AHHHHH!   o yağlı kıçını öyle bir tekmeleyeceğim ki… pis şişko! sesi taa Kremlinden duyulacak” diye bağırdı.



Zeynep Komiser’in yattığı odada duvarda kocaman bir tv vardı. TV açıktı ve bir odayı gösteriyordu. Odada bir yatak vardı. Yatağın üstünde bir polis kıyafetli bir kadın vardı... Daha sonra odaya Doroty girdi. Yataktaki kadın, kendisini savunmak için hiçbir şey yapmadı. Yatağa uzanıp kolları iki yana açık şekilde; AAAAH! dedi ve rusça bir şeyler söyledi. Doroty kadının üstüne uzandı iyice abanarak onu gövdesiyle göbeğiyle ezdi... Sonra kadının üstüne oturdu ve zevkle hopladı... Kemikleri sayılan zayıf kadını poposunun altında mahvetti.  Sonra kalktı kadını yatağın kenarına çekip tekrar göğsüne oturdu. Zavallı kadın  onun poposunun altında cansız olarak yatıyordu, Doroty'nin altında yalnızca saçları görünüyordu; Şişko kadın  çok keyifliydi. Sürekli OOOOHHHH! deyip duruyordu. 





Zeynep Komiser “AHH! Öldü zavallıcık. Melek kadar da güzeldi. AHHHH! Yağ tulumu!, seni gidi şişko İblis! Yarın senin o koca kıçını bu kadın için de tekmeleyeceğim. Aylin'i de demek bu şekil üstüne oturup öldürdün; ama ben kolay lokma değilim.” dedi. Gece kalktı namaz kıldı, dua etti. 



Tam o esnada içeri Doroty’nin baş yardımcısı olan Veronica girdi. 150 Kg civarında iri bir kadındı. Zeynep’e yemek olarak salata getirmişti. Zeynep’e “izledin mi? o kadın Ukraynalı bir polisti. Doroty onu günlerce aç bırakıp zayıflattı... Yarın sen de böyle öleceksin. Keşke seni bana verse de; ben ezsem, çok güzelsin” dedi. Zeynep onunla hiç muhatap olmadı.

Zeynep getirilen Rus Salatasını yedi. Zaten kilosuna dikkat ettiği için normalde de hep salata yerdi. Sonra uyudu. Ertesi sabah Zeynep’i basketboll sahası gibi bir yere götürdüler. Orası da Doroty’e aitti. Doroty orada elinde baskettboll topu Zeynep’i bekliyordu.



Doroty: “Merak etme sıska melek. Basketboll oynamayacağız. Onu ısınmak için oynarım. Dövüşeceğiz. Seni de arkadaşın gibi ezerek öldüreceğim. İsmini bilmiyorum ama gemiye çıkar çıkmaz gafil avladım. Yakaladığım gibi yere vurdum ve  az önce sana gösterdiğim silahımla öldürdüm onu. Tam kaburgalarının üstüne göğsüne oturdum. Popomun altında ölmesi 5 sn bile sürmedi. Ölürken çıkardığı AH! sesini duymanı, ağzından fışkıran kanı görmeni  isterdim. Koca popomun altında kaburgaları çubuk kraker gibi kırıldı, ciğerleri patladı, OOOOOHHHH! Sen de öyle öleceksin. Ama seninle biraz oynamak istiyorum. Ben adil bir kötüyüm. Beni dövüşte yenebilirsen… buradan adamlarım seni neyle istersen onunla evine yollayacaklar...”

Doroty daha sözünü bitirmemişti ki Zeynep Komiser çok güzel bir uçan tekme ile saldırıya geçti. Ama Doroty de yılların Sumo Güreşçisi ve ring dövüşçüsüydü. Hemen yan dönerek Zeynep Komiser’i uzun ince güzel bacağından yakalayıp “daha iyisini yap güzel melek” diyerek döndürerek; fırlattı. Zeynep havada ters takla atarak yere çarpmaktan kurtuldu. Hem Taekwondocu hem de Jimnastikçiydi. Hiç korkmadan tekme yumruk ne varsa karşısındaki koca-popolu Girlzilla’ya saldırıyordu. Kaba etlerine, koca göbeğine neresi denk gelirse vuruyordu. Ama dev kadın bu vuruşlardan hiç etkilenmiyor gibiydi. Dişi bir fil ile dişi bir aslan kavga ediyordu sanki… 

Dev kadının vücudunu Rus Mafyası özel hastanelerinde özel teknik ve ilaçlarla büyütmüşlerdi. İri güçlü kas yapısının üstü nerdeyse 10 cm yağla kaplıydı. Tıpkı bir kutup ayısı gibiydi. O yağlı devasa vücudunu taşıyan güçlü bir kemik ve kas yapısına sahipti. Ayıdan da güçlüydü fil gibiydi. Ama Zeynep de bir Türk kadınıydı, bir Türk polisiydi… 

O canavarla kanının son damlasına kadar mücadele edecekti. Zeynep akrobatik bir hareketle zıplayarak Doroty’nin boynuna bindi. Bacaklarıyla boynunu sıkmaya başladı. Ama dev şişko kadının  kocaman kalın boynu, Zeynep’in çöp gibi bacaklarının gücünden etkilenmiyordu. Doroty gülerek “çok güzel! boynuma bindin ama, bakalım, ben sana bindiğimde ne yapacaksın?” dedi. Zeynep’in bacaklarını ayırarak üzerinden fırlattı. Zeynep yine akrobatik bir hareketle yere çarpmaktan kurtuldu. Ama Doroty birden koşarak ona göbeğiyle çarptı ve tellere yapıştırdı. Zeynep’i tellerde bir süre göbeğiyle ezdi. Sonra iyice güçten düşen Zeynep Komiser ayakta zor duruyordu... Doroty ona tekrar koca göbeğiyle vurarak türk kadın polisi yere yıktı. 

Zeynep kolları iki yana açık vaziyette “AAAHHHH! Yaktın beni Şişko Şeytan!… işim bitti… durma! ez beni… öldür beni… biz Türk Polisleri hep şehit düşmek isteriz zaten AH!...  AHHHH Aylin! AH!... senin intikamını alamadım... o yağ tulumu beni de birazdan üstüme oturup pestil edecek. AAAAHHHH... ” dedi. Doroty hiç vakit geçirmeden OOOOHHHH! Diyerek Zeynep Komiserin üstüne oturdu. Zavallı Zeynep Komiser’in karnı içeri çöktü. Doroty'nin koca-götünün altında zavallı meleğin Kaburgaları çatır çutur kırıldı... yüreği ezildi parçalandı... ciğerleri patladı ve o güzel ağzından bir metre havaya kan fışkırdı ve öldü.





O da tıpkı Aylin komiser gibi ve diğer zayıf güzel melekler gibi Doroty'nin devasa yağlı dev bir armuda benzeyen poposunun altında ruhunu teslim etti. 

Hem Seri Katil aynı zamanda da lezbiyen olan Doroty, şehit Türk Kadın Komiser’in üstünde saatlerce oturdu… onun zayıf güzel vücudunu adeta püre haline getirirken orgazm oldu. Üstünde viskisini yudumladı. Adamlarına döndü dedi ki:

"çocuklar bugüne kadar öldürdüğüm zayıf güzel kadın polisler melekse bu Türk Kadın Komiser Baş-melek olmalı… en çok onu öldürürken zevk aldım; onu ezmekten, onun üstüne oturmaktan büyük keyif aldım. Onun zayıf ve mükemmel vücudunun üstünden hiç kalkmak istemiyorum OOOOOOOOHHHHH! Ben şişko bir şeytanım, ben bir melek katiliyim… benim silahım bu kocaman vücudum ve devasa yağlı etli popom… OOOOOOHHHHH… çok güzelmişsin Zeynep… tam bir melekmişsin. Hem de Baş-melek… ama sonun benim götümün altında pestil olmak oldu… OOOHOHOHOHOOOOOHHH. OOHOHH”




DOROTY  ESKİ RAKİBESİ İLE KARŞI KARŞIYA!

Yulia VIKTOROVNA ve ekibinden bir kaç kişi Akreb'in karşısına çıkıp; ondan Doroty'den hesap sormasını istediler; "10 kişinin yediği yemeği yediğini, ama bir kişinin yaptığı işi yapmadığını, İstanbuldaki uyuşturucu işinin onun yüzünden başarısız olduğunu", söylediler. 

O esnada Türkiye'de Zeynep Komiser'in sevgilisi Murat Komiser; Doroty'i tanıyan bir Rus polisiyle sohbet ediyordu ve çok üzgündü: "Neden tek başına gitti ki; kendisine çok aşırı güveniyordu... o şişko kadın, meleğimin cep telefonunu denize atmış olmalı... ulaşılamıyor... acaba hayatta mı?"...Rus polisi:  "O yağ tulumunun eline düştüyse kurtulması imkansız... üstelik Zeynep çok zayıf ve güzel bir kadın... tam Doroty'i tahrik edecek bir fiziği var. O sapık bir kadın... zayıf güzel kadınları, üstlerine oturup ezerek öldürmekten zevk alıyor... Amerika'da ilk cinayetlerini işlemiş... 4 'ü polis olmak üzere ondan fazla zayıf güzel kadını üstlerine oturarak öldürmüş...ABD'de iken bu kadar iri değilmiş... Özel deneyler yapan gizli bir suç örgütü onu ilaçlarla devleştirmiş... içlerine bir ajan  sokmuştuk... o ajanımız bize uyuşturucu sevkiyatını bildirmişti... hala içlerinde... Ama Doroty ile iki kez karşılaşmış... Bu elimdeki onun arkadan çekilmiş fotoğrafı... onun en ölümcül silahı bu... güzel kadın polisleri bu silahıyla öldürüyor... karınlarına ve göğüslerine oturup büyük bir zevkle eziyor onları... 




Şu an onun gizli yerini yalnızca Örgütün lideri biliyormuş... Örgüt lideri sürekli maske ile gezen yüzünü kimsenin görmediği bir adam... Ama umarım eşiniz iyidir..."  

Onlar İstanbulda, Zeynep'in şehid olduğundan habersiz, konuşurlarken... Akrep, karargahında, kendisine Doroty'i şikayet eden Yulia Viktorovna'ya "Kafes dövüşü yapacaksın onunla... ona cezasını sen vereceksin. O kafesten bir kişi canlı çıkacak" dedi. Doroty  geldiğinde Akrep ona "kafeste seni bir sürpriz bekliyor" dedi... 

Doroty kafesten içeri girince karşısında Yulia'yı gördü. Akrep "bu kafesten bir kişi canlı çıkacak" diye emir verdi. O daha sözünü bitirmeden Yulia o kaslı 90 kiloluk vücuduyla perende atarak kendisine göre oldukça hantal olan Doroty'nin boynuna bindi ve bacaklarıyla onun iri kalın boynunu sıkmaya başladı. Yulia o zayıf sıska kadın polislere benzemiyordu. Çok iri, güçlü bir kadındı. Zaten Doroty'i ilk karşılaşmalarında pestil etmişti. Doroty onun bacaklarını açamıyordu... geri geri gitmeye Yulia'yı kafesin duvarlarına çarpmayı denediyse de başaramadı Yulia hem ağır hem de çok güçlüydü... Doroty yere yıkıldı. Yulia bacaklarıyla Doroty'nin o kalın güçlü boynunu sıkmaya devam ediyordu. Doroty sırf güçle bu kadından kurtulamayacağını biliyordu. Judo yaparken öğrendiği küçük bir numara geldi aklına. Yulia'nın baş parmağını yakaladı ve güçlü elleriyle kırdı. Ayak baş parmağı kırılan Yulia Doroty'nin boynunu  çözüp "aahhh parmağım" diye yerde  çırpınmaya başladı. Doroty ayağa kalktı ve hiç vakit  geçirmeden arkasındaki Yulia'nın göğsüne tüm ağırlığıyla oturdu. Doroty'nin zayıf, güzel, çıtı pıtı, manken gibi kadınları anında ezen vücudunun altında Yulia'nın oldukça iri ve kaslı vücudu kolay pes etmeti... 630  kilodan fazla Doroty'nin altında 1 saat canlı kalmayı başardı. Ama sonunda "AAAAAAAHHHH alçak şişko... sonun da beni de mahvettin... AAAAAAHHHHH" diyerek öldü. 







Doroty "Zayıf sıska kadınlar kadar zevk vermese de onu öldürürken de büyük zevk aldım, bu şans için sana teşekkür ederim, Akrep" dedi. Akrep de "ben de teşekkür ederim. İçimizdeki hain sivil polis oydu. Uyuşturucu sevkiyatını o bildirmişti Rus gizli polisine... şu an üstünde oturmak da olduğun kadın da bir polis yani... zevk aldığın kadar zevk al... üstünde oturmaya devam et istersen" deyip adamlarıyla odadan çıktı... Doroty Yulia'anın o kaslı vücudunun üstünde 1 saat daha oturdu... Kaslı bir kadını ezmek zayıflar kadar zevk vermiyordu ama yine de kadın polis; daha doğrusu bir melek ezmek gibisi var mıydı? ohur ohur ohurdadı altındaki kaslı zayıf kadının üstünde.

DAVETSİZ MİSAFİR

Doroty Kırımda bulunan gizli villasının bahçesinde sabah sporu yapıyordu. 



Birden arkadan kafasına bir silah dayandı. Bu Ayla isminde bir Türk polis memuruydu. Ülkeye turist olarak; sivil kıyafetle girmiş olmasına rağmen, Polis Üniformasını da yapacağı operasyonda giymek için yanında getirmişti. Bunu neden yaptığını kendisi de bilmiyordu... galiba "öleceksem de polis üniforması içinde öleyim" düşünmüştü... 




Doroty' nin villasını bulmuş ve sessizce içeri girerek Doroty' nin iki adamını bayıltıcı spreyle etkisiz hale getirip kelepçelemişti; Doroty de dahil kimseyi öldürmek istemiyordu... onun niyeti başkaydı... Sporla meşgul olan Doroty' nin arkasından geçip silahını yağ tulumunun kafasına dayamıştı ama sonra bu irilikteki bir kadına bu kadar yakın durmanın tehlikeli olacağını düşündü... ve  Doroty' nin tam karşısına geçti ve ona silahını doğrultarak: 

"bundan bir yıl önce Zeynep Komiser senin teknene bindi ve o tarihten beri kayıp... ne yaptın ona? o benim en yakın arkadaşımdı. Diğer suçların beni ilgilendirmiyor... ne yaptınsa yaptın... Zeynep Komiser iyiyse ve buradaysa onu alıp sessiz sedasız sana zarar vermeden giderim... isteseydim adamlarını öldürürdüm ama öldürmedim, ikisini de sadece bayılttım... Zeynep'i sağ salim bana ver, kimseye ve sana dokunmadan çekip gideyim, lütfen!" dedi. 

Bu sözlere gülen Doroty: "OOOOOHHH! çok iyi niyetli ve safsın.... hiç profesyonele benzemiyorsun... oldukça acemisin? masa başı memuru filan mısın Türk Polis Teşkilatında? hem yalnızca Zeynep mi seni ilgilendiriyor?... Gemide ölen; çelimsiz, bir deri bir kemik kadın-polis senin arkadaşın değil miydi? onu da ben öldürdüm.... üstüne oturdum ve pestil ettim. Ölmesi 3 sn. bile sürmedi... popom onu ezmekten çok mutlu oldu... " 

Ayla irkildi ve: "operasyon başarısız olduğu ve çok sayıda polis öldüğü için ayrıntılar basına verilmedi. Aylin'in öldüğünü biliyordum ama ben vurulduğunu sanıyordum. demek o kocagötünle Aylin'in  üstüne oturdun ve ezdin... öldürdün  öyle mi? AHHHH!" dedi.

Doroty: "Gemide çatışma başlayınca ben adamlarımı bıraktım ve çatışma olmayan taraftan denize atlayacaktım ki birde baktım halatla  güzel zayıf  bir kadın polis tırmanıyor, arkasından da iki erkek polis...  Gemiye çıkar çıkmaz onu yakaladım...  çöp gibi bileğini kırıp tabancasını aldım.... yere vurup iman tahtasına oturdum. O esnada gemiye tırmanmış olan iki erkek polisi "popomun altındaki cılız kadın polisin" beylik tabancasıyla vurdum... ben o iki polisi vururken, o sıska Türk kadın polis; popomun altında preslendi... ağzından fışkıran kanı görseydin... OOOOOHHH! en güzel tarafı da bu... yani 5 sn. içinde 3 polis öldürdüm... birini popomla, ikisini kurşunla... OHHHHH! sonra  halatla denize inerken halat koptu ve denize düştüm ama zarar görmedim... ve tıpkı Aylin'e  bindiğim gibi büyük ihtimal ona ait deniz motosikletine binip doğru tekneme gittim... hem bir kadın polise bindim hem jet-ski'sine bindim... ne komik OOOHHOOHOOH"

Bu tahrik edici konuşmaya rağmen sakinliğini koruyan Ayla:  "ben öyle duygusal biri değilim, polislik mesleği sonuçta ölüm riski olan bir meslek. Aylin ölmüş gitmiş...  Ben de ölebileceğimi bilerek bu mesleği seçtim... Aylin'e üzülmekle birlikte onunla bir bağım yok. Ama Zeynep'in eşi Murat benim akrabam. Zeynep kaybolunca akıl hastanesine düştü. Zeynep'i de severdim. Zeynep senin peşine tek başına düşmüştü... ona ne yaptın!!!!!!!!!!?" 

Doroty: "Dur safım benim... anlatıyorum patlama! Eveet, tekneme binip onu çalıştırıp son sürat gidiyordum ki, senin Zeynep tekneme jet ski ile yetişmiş;  tırmanmış ve bana silah doğrultmuştu... tekneme ani bir manevra yaptırdım ve onu yere yuvarlayıp silahını aldım... ve mahzendeki odaya kilitledim. Sıvastopoldaki villama götürdüm.... bir gece misafir ettim... ertesi gün ona adil bir dövüş teklif ettim... hem jimnastikçi hem taekwondocu'ymuş... Basketbol sahasında kapıştık... çok dişli mücadele etti... 1 saat boyunca dövüştük... beni çok zorladı... ona Baş-melek lakabını taktım... bu güne kadar kapıştığım en güzel ve en iyi dövüşen kadın polisti... ama sonunda benim koca popomun altında kaldı... ve  ezilerek can verdi... üzgünüm!? yoo aslında değilim, onu öldürmekten büyük zevk aldım, hala unutamadım... keşke hayatta olsaydı da yine onun üstüne otursaydım, onu yine ezerek öldürseydim popomla OOOOHHHH! OHOHOHOHHHH!" dedi.

Bunları duyan Ayla Komiser "AHHHHHH! seni gidi şişko kocagötlü yağ tulumu!.. Öldürdüğün her iki meslektaşımın da hesabını vereceksin... Ayağa kalk! seni yerde otururken; savunmasız bir şekilde öldürürsem bana korkak, sana kahraman, derler... kalk dedim!" diye bağırdı. Doroty yavaş yavaş hantal bir şekilde çömeldi.. Ayla, Doroty ile aralarında yalnızca 150 cm mesafe bırakmıştı.. Dev kadın çömeldiği yerden birden fırlayıp Ayla'yı ateş etmesine fırsat vermeden çarpıp yere yıktı ve üzerine abandı ve: "çok tıfıl ufak tefek bir şeymişsin... ve tecrübesiz...  ve aşırı iyi niyetli... seni ben donumda sallarım meloş... seni göbeğimle ezdikten sonra donumun içine atacağım... donumda kaybolacaksın... öldürdüğüm en minnak ve en ponçik polis de sen olacaksın OOOOH!" dedi. 



Ayla silahını da düşürmüştü... zaten 700 kg gelen manda gibi bir kadının altında o silahı kullanması da zordu.... Zeyneple Aylin'in yarısı kadar minnak bir kadındı. Fiziken polisliğe elverişsizdi... torpille polis olabilmişti ama yine de başarılıydı. Çok zekiydi... her şeye bir çözüm getirirdi, iş bilirdi ama silahlı operasyon bilgisi zayıftı. İşin aslı ateş etmeyi bile doğru düzgün bilmiyordu. Yakın dövüş eğitimi hiç yoktu. El bebek gül bebek büyümüş, fakülteden sonra polis olmuştu....Üzerindeki kadınla bir süre mücadele edip çırpındıysa da onun koca gövdesinin ve göbeğinin altında ezilerek  komaya girdi. Doroty koma halinde yerde yatan Aylayı bırakıp kelepçeli adamlarını ayılttı. Geldiklerinde Ayla, tüm kaburgaları kırıldığı ve karnı içeri çöktüğü için tir tir titriyordu ölmemişti ama çok acı çekiyordu. Doroty üzerindeki donu çıkardı, Ayla' nın minnak vücudunu kocaman bir deri taytın içine yatırdı ve adamlarının yardımıyla o içindeyken taytı geri giydi... Doroty poposunda, daha doğrusu deri taytının içinde Ayla olduğu halde bir süre dolaştı ve söylediği gibi Ayla' yı donunda salladı... sonra zıplayarak güm diye yere oturdu... Ayla Doroty' nin taytının içinde püre haline gelmişti... Ah Ayla Ah... zavallı ponçik polis.. 








DOROTY YAKALANIYOR!




Bir Eylül sabahı güneş yeni yeni doğarken, Akrep'in karargahı Rus Spetsnazları tarafından basıldı. Doroty de o gece karargahtaydı. Akrebin karargahta 300'e yakın silahlı adamı vardı... Spetnazlarla birlikte polis güçleri de gelmişti. İçlerinden  biri Doroty'nin üstüne oturarak öldürdüğü Kadın Emniyet Amiri Helga'nın kardeşi Olga Dimithrova idi... 






Olga, Spetnazların komutanı'na "Doroty'i kendisine bırakmasını, onunla tek başına yüzleşeceğini" söyledi. Doroty, Akrep ve 2 koruması ise ormanlık alana doğru kaçıyorlardı.  Olga iyi bir atletti, üzerindeki üniformaya rağmen, çok hızlı koşuyordu. Polis okulu adına girdiği atletizm şampiyonasında 1. olmuştu. Olga, kaleşnikof kullanma konusunda uzmandı. Kaçaklara yetişmesi uzun sürmedi... Teslim ol! çağrısı yaptı... Akrep ve iki adamı silahlarını Olga'ya doğrultunca üç erkeği orada  kaleşnikofla delik deşik etti. Doroty güçlendirilmiş fiziği sebebiyle kilosuna rağmen hızlıydı ama yine de Olga ile hız konusunda baş edemezdi.  Olga'nın Akrep ve iki adamını acımasızca vurduğunu görünce şakası olmadığını anladı ve durarak ellerini havaya kaldırdı... 


Olga: "boş yere ellerini havaya kaldırma kocagötlü yağ tulumu!... kardeşimi ve onun koruması olan dört güzel meleği, o koca poponla ezerek öldürmüşsün; buraya adil bir dövüş için gelmedim.. uğraşamam senle... kusura bakma" dedi. Olga kanuni yöntemleri boş verip Kaleşnikofu doğrultup tetiğe asıldı; ama silah ateş almadı. Hırsla Sarjor'daki 30 merminin tamamını Akrep ve iki adamına boşaltmıştı. Silah boştu. Olga kardeşine göre oldukça iri sayılacak bir fizikteydi. 69 kg civarında 180 cm boyunda ve atlet ve kik boksçuydu. Keleşi bırakarak Doroty'e tekme yumruk saldırdı. Zıplayarak Doroty'nin alnına çok şiddetli bir tekme çaktı. Normal bir insanı öldürebilecek yada hastanelik edebilecek uçan tekmesi,  dev kadını yere yıkmaya yetmedi biraz geriletti ve sersemletti... Toparlanmasına fırsat vermeden onu yumruklamaya ve tekmelemeye devam etti. Doroty 700 kiloya yaklaşan  ağırlığıyla ormana koşarken yorulmuştu... Aslında darbelerinden çok da etkilenmediği Olga'ya karşılık vermektense dayak yiyor gibi yapıp, dinlenmeyi düşünüyordu... hatta Olga karnına tekme atınca, sırt üstü yattı ve hareketsiz kaldı. Olga yerdeki Doroty'nin kocaman göbeğinin üstüne çıkıp bir tepede oturuyor gibi oturdu ve:

 "sonunda seni alt eden polis olarak tarihe geçtim; büyük şişko şeytan; harbiden su aygırı kadar varmışsın. Şimdi sen benim minik güzel popomun altındasın, nasılmış" dedi.

Doroty gözlerini dahi açmıyordu... Alnı yediği tekmenin şiddetiyle hafif berelenmişti, koca butlarında da Olga' nın darbeleri sonucu kızarmalara vardı. İşi bitmişe benziyordu. Ama  birden o kocaman göbeğini dalgalandırarak üstündeki kadını bir metre havaya fırlattı, geri göbeğine düşen polis memuresini havada kollarıyla yakaladı ve kucakladı ve "OOOOOHHHHHH" diye dönerek altına aldı.. Şeytanların en şişkosu Doroty zayıf güzel meleğin üstüne çıkmıştı. 




Olga Komiser "AAAAAAHHHHHAAA AAAHHH! Affet beni ablacığım... bu şişko yağ tulumundan intikamını alamadım. Beni de altına aldı AAAAAAAHHHHHHH! birazdan beni de seni ezdiği gibi ezecek AAAHHHH" dedi ve Doroty'nin koca gövdesinin altında kayboldu gitti.... 




Doroty Boylu boyunca zayıf, atletik kadının üstüne yattı, onu göbeğinin altında ezmeye başladı ve: "üzgünüm melek! benim göbeğim de bir silahtır ve siz zayıf güzel meleklere onun altına yatmak daha çok yakışıyor" dedi. Kadına abandıkça abandı...  hatta OHHHH OOOHOOOHHH diyerek kadınla ilişkiye giriyormuş gibi hareketler yaptı. Kadını göbeğinin altında ezerken, Doroty'inin koca yağlı poposu deniz gibi dalgalanıyordu. Üstünde bir süre yattığı zıpladığı  kadını kendini savunamaz hale getirmiş bayıltmıştı ve altında inleyen kadının kollarını iki yana açtı ve  bu sefer kadının göğsüne oturdu...   "OOHHH! siz zayıf kadınlar üstte olamazsınız... hele benim üstümde hiç? sizin yeriniz şişman ve güzel kadınların altıdır. Sizler göbek ve popo altında daha güzel ve daha estetik duruyorsunuz sn. güzel melek! kardeşine selam söyle benden! onu ezerken de çok zevk almıştım. ...OOOHHO OHHH... seninle sayıyı 1000'e tamamladım. Üstüne oturup ezerek öldürdüğüm 1000. zayıf güzel kadın polissin, daha doğrusu meleksin. Popomla 1000 tane melek öldürdüm...  OOOOHHH! OHHHHH" dedi ve  kadının ince zayıf vücudunun üstüne oturdu ve hoplamaya başladı. Genelde cinayet işlerken kullandığı göz bandanasını taktı...




 o esnada etrafı Rus Spetnazları tarafından sarıldı... Spetnazların lideri "derhal hem ellerini hem de o kadının üstünden değirmen taşına benzeyen koca  poponu kaldır!!!" diye bağırdı. Doroty yakalanmış ancak, Olga komiser çoktan Doroty'nin koca poposunun altında ezilmiş püre haline gelmişti. Ama o bir kahramandı... öyle yada böyle Doroty'nin yakalanmasını sağlamıştı. Spetnazların lideri Doroty'i kalın zincirlerle bağlattı. Olganın ezilmiş pestil haldeki cesedini ise ambulansa yüklediler. Doroty yakalanmıştı ama yaşıyordu, fakat   zayıf, güzel, kahraman melek ölmüştü...

 Spetnazların lideri üstlerine operasyon konusunda bilgi verdi: Çeteyi çökerttiklerini, yüze yakın çete elemanını öldürdüklerini, kalanları yakaladıklarını, Spetnazların kayıp vermediğini, Ancak, Olga ismindeki kadın komiseri kaybettiklerini; söyledi. Olga'yı ABD'li seri katil Doroty'nin; -üstüne oturmak- suretiyle öldürdüğünü, belirtti. Olga'nın Doroty ve Akrebin peşine tek başına düştüğünü, Çeteyi imha ettikten sonra desteğe gittiklerinde Doroty'i Olga'nın üstünde oturmuş olarak yakaladıklarını da ekledi. "zavallı kadının göğsü ve karnı kağıt gibi dümdüz olmuştu. bu şişko kadın tam bir manyak... etrafını sardığımızda Olgan' ın üstünde OH! OH! diye hopluyordu, galiba kardeşi de  aynı kadın tarafından aynı şekilde öldürülmüş" dedi. 

Evet Doroty sonunda yakalanmıştı ama yakalanırken bile zayıf güzel bir kadın polisi tıpkı diğer polis kızkardeşine yaptığı gibi üstüne oturup ezerek öldürmüştü. İki kardeş kadın polis, Doroty'nin poposunun altında ezilerek ölmüşlerdi. Doroty çok sağlam güvenlikli bir hapishaneye götürülmek araca  bindirildi. Araca binerken Spetnazların lideri Şişko Seri Katilin koca poposuna güçlü bir şaplak vurdu: "Yani yüzlerce melek gibi; zayıf güzel kadın polis, bu kocaman poponun altında can verdi öyle mi  ha! aman tanrım bu popondaki kan lekeleri deminki ezerek öldürdüğün meleğe mi ait? kadını patates püresi gibi yapmışsın, ah seni gidi ah" dedi. Koca poposuna şaplağı yiyen Doroty hiç umursamadan zorluk sığdığı araca yerleşti. Az kaldı aracı deviriyordu. 





Rusyanın en güvenlikli hapishanesinde Doroty mahkemeye çıkarılacağı günü bekleyecekti. Araç ağır yükünden dolayı yavaş yavaş yol almaya başladı. 


Karavanı süren yaşlı polis memurunun yanındaki genç, tecrübesiz, güzel ve sarışın polis memuru "o kadının koca kıçını taşımak zor olacak" deyince yaşlı polis memuru "o koca kıç şu an üzerinde de olabilirdi... şanslısın... o senin gibi zayıf güzel kadın polisleri üstlerine oturup ezmekten zevk alan birisi" deyince kadın polis "AAAAAAHHHH; bence her güzel kadın polis böyle ölmeli... umarım bir gün beni de öldürür" dedi. Yaşlı polis memuru şaşkın şaşkın bakıp:  "demek ki tam 1000 tane şanslı melek varmış, bir zamanlar ve hepsi de ölü ve mutlu şu an, desene..." dedi. 

Bunu duyan genç, toy ve zayıf kadın polis: "AHHHH! Tam bin tane  melek gibi güzel zayıf kadın polisi üstlerine oturup ezerek öldürmüş haa.... ne  göt varmış kadında... değirmen taşı gibi... AAAHHA AHHH!  polis katili bir göt... AH! 1001. ben olmak istiyorum. Umarım beni de üstüme oturarak öldürür" diyerek  kahkaha attı... 


Şoför koltuğundaki yaşlı polis memuru: "bu arabayı hiç mola vermeden sürsem  iyi olacak; yoksa sen hemen arka tarafa geçip o şişko kadının altına yatarsın"... önce seni üstüne oturup ezerek öldürür, sonra  beni senin silahınla vurur. Maalesef erkek polisleri üstlerine oturarak öldürmüyormuş... silahla vuruyormuş". 

Zayıf güzel sarışın kadın polis gülerek: "sen en iyisi bana karşı da dikkatli ol! onun tarafından ezilebilmek için seni ben vurabilirim" dedi ve aracın arkasına doğru bağırdı: 


"AAAAAAAAHHHHHH! Ez beni Doroty! Üstüme otur! Göğsüme otur! AHHHHHH! Ez beni! AHHH! Ez Beniiiiiii! AH! AH! AAAAAHHH!"





BİTTİ...................................... 


Bu blogdaki popüler yayınlar

Komiser Aylin'in Son Macerası